Annelik ve babalık, insanın yaşayabileceği en derin deneyimlerden biridir. Ancak bu deneyim her zaman kolay değildir.
Çocuklarımızın büyüme yolculuğu; kahkahalar, oyunlar ve sevgi kadar, sabır, karmaşa ve bazen çaresizlik anlarını da beraberinde getirir.
Bu zorluklar çoğu zaman bizim kişisel yorgunluklarımızdan ya da çocuklarımızın gelişim sürecini tam olarak anlayamamaktan kaynaklanır.
Oysa çocuğun beyninin nasıl geliştiğini bilmek, ebeveynliğin en güçlü kolaylaştırıcısıdır.
Bilim bize beynin iki farklı yarımküresi olduğunu söyler. Sol beyin, mantık, dil ve düzenle ilgilenirken; sağ beyin, duygular, sezgiler ve ilişki kurma kapasitesiyle ilgilidir.
Bir çocuk gelişim çağındayken bu iki tarafı aynı anda ve dengeli biçimde kullanmakta zorlanır. Bu tamamen normal bir süreçtir.
Çocuklar, özellikle küçük yaşlarda, daha çok sağ beyinle yani duygularıyla tepki verirler.
Bu nedenle bazen ani öfke nöbetleri, ağlama krizleri veya “okula gitmek istemiyorum” çıkışları aslında gelişimsel olarak son derece anlaşılırdır.
Peki Bu Bilgiyi Bildiğinizde Ne Değişir?
Çok şey.
Diyelim ki çocuğunuz okulda zor bir gün geçirdi. Eve geldiğinde ağlayarak “Anne, okulu sevmiyorum. Arkadaşlarımdan nefret ediyorum, beni bırakma” dedi.
Bu durumda pek çok ebeveyn refleks olarak “Hayır, okula gitmek zorundasın, hiçbir şey olmaz” der.
Ancak bu cümle çocuğun duygusal beynine ulaşmaz. Çünkü siz mantıkla konuşuyorsunuz, o ise duygularıyla.
Bunun yerine şöyle bir yaklaşım çok daha etkili olur:
“Okula gitmek seni korkutuyor olmalı. Arkadaşlarından nefret ettiğini söylüyorsun, seni çok iyi anlıyorum. Ama dün okuldan geldiğinde bir arkadaşınla güzel bir oyun oynadığını anlatmıştın, hatırlıyor musun?”
Bu cümleyle önce çocuğun duygusuna dokunursunuz. Onun duygusal beynine bağlanır, anlam verirsiniz.
Ardından mantıklı açıklama devreye girer.
Böylece hem güvenli bir ilişki kurulur hem de çocuğun beyninin üst, yani mantıksal kısmı gelişmeye başlar.
Sonuç Olarak
Çocukların duygusal tepkileri çoğu zaman bir sorun değil, gelişimin doğal bir göstergesidir.
Bizler de bir zamanlar tıpkı onlar gibiydik; duygularımızın içinde boğulurken aslında bir yetişkinin anlayışlı sesiyle sakinleşmeye ihtiyaç duyardık.
Bugün kendi çocuklarımız için o sesi biz olabiliriz.
Bazen çocuğumuzla iletişim kurmak, onlar gibi düşünmekten geçer ve bu da bazen eğlenceli olup aslında bizim de ihtiyacımız olabilir.
