Elim Hep Telefonda: Sessizliğin Korkusu
Geçen gün markette alışveriş yaparken bir şey fark ettim.
Elimde telefonum vardı.
Marketteyim, yani sadece domates alıp çıkacağım. Ama elim yine telefonda…
Sanki biriyle konuşmam gerekiyormuş gibi.
Sonra düşündüm:
Biz ne ara sessizliği bu kadar korkutucu bulduk?
Kiralık Arkadaşlık Çağı
Şu sıralar internette yeni bir trend var: kiralık arkadaşlık hizmetleri.
Evet, yanlış duymadınız. İnsanlar artık arkadaş kiralıyor.
Dakika başı ücret.
Sohbet için.
Yargılanmamak için.
“İyi misin?” diye soracak biri olsun diye.
Belki de yalnız değiliz aslında;
sadece kimseye yük olmak istemiyoruz.
"Rahatsız Etmeyeyim Diye Konuşmuyorum"
Bir arkadaşım geçen gün itiraf etti:
“Canım sıkılınca biriyle konuşmak istiyorum ama kimseyi rahatsız etmeyeyim diye konuşmuyorum.”
Bu cümle içime oturdu.
Çünkü ben de bazen aynıyım.
Mesaj atıp sonra silmeler…
Ses kaydını gönderip “boşver ya” deyip geri çekmeler…
Hepimizin çevresi var, ama bağlantısı zayıf.
İlginç değil mi?
Tüm dünya birbiriyle konuşuyor ama kimse kimseyi duymuyor.
Belki de en büyük yalnızlığımız:
“Kimseye yük olmak istememe yalnızlığı.”
Bazen biri sadece şöyle desin istiyoruz:
“Anlat, dinliyorum. Acelem yok.”
Yalnızlıktan Kaçmak, Kendinden Kaçmak mıdır?
Geçenlerde kendime bir deney yaptım:
Bir gün boyunca hiç kimseye mesaj atmadım.
Telefon sessiz.
Bildirim yok.
İlk bir saat huzursuzdum.
İkinci saat… daha kötü.
Sonra bir anda fark ettim:
Ben yalnızlıktan kaçarken, aslında kendimden kaçıyormuşum.
Belki de sorun yalnızlık değil.
Belki de sorun, yalnızlığın bize ayıp gibi öğretilmesi.
Yalnızlık kötü bir şey değil.
Yalnız bırakılmak kötü.
Ekranı Değil, Kendini İzlemeyi Dene
Bir sonraki kahveni yalnız içiyorsan,
ekranı değil,
kendini izlemeyi dene.
Çünkü sessizlik eksiklik değil.
Sessizlik, dinlenme alanı.
Ve bazen, yorulmak da insanca.
Belki de tek ihtiyacımız biraz susmak…
ve sonunda kendi sesimizi yeniden duymak.
