Bazen bir duyguyu anlatmakta zorlanırsın ya…
Kalbin çarpar, ellerin terler, ama ne söylediğini sen bile tam bilmezsin.
Meğer vücudun o sırada gerçekten konuşuyormuş.
Bilim bunu yeni yeni duymaya başladı.
(Aslında ben onu hep duyuyordum sanki ;”))
Chicago’daki bir grup araştırmacı, canlı hücrelerde “kuantum bit” gibi davranan proteinler buldu.
Yani hücrelerimiz artık minik birer sensör gibi.
Elektriksel sinyalleri, çevresindeki değişimleri, hatta belki hislerimize eşlik eden o küçücük titreşimleri bile algılayabiliyor.
Düşünsene bir; her hücre, kendi minicik evreninde veri topluyor.
Bilim dünyası bunu kuantumun biyolojiye girişi olarak görüyor.
Ama ben başka yerden bakıyorum:
Hücrelerimiz bile bu kadar duyarlıysa, biz neden birbirimizi anlamakta bu kadar zorlanıyoruz?
Mesajlara “görüldü” atıyoruz ama hislere kulak vermiyoruz.
Empati lüks olmuş, sabır tarih olmuş.
Hücrelerimiz kadar dikkatli olabilsek belki, insanlar arası iletişim de bu kadar karmaşık olmazdı.
Bir gün bilim insanları “aşkın formülünü” de bulur belki.
Ama ben inanıyorum, o formül zaten içimizde.
Kalbimiz atarken, milyonlarca hücre aynı ritme giriyor — bundan daha büyük bir deney yok.
Belki de mesele bilimi duygulara yaklaştırmak değil,
duygularımızı bilime yaklaştırmak…
Peki sizce, hücrelerimiz kadar dikkatli olmayı yeniden öğrenebilir miyiz?
