Aile denen o küçük ama etkisi büyük dünyada çocukların üç temel beklentisi vardır: sevilmek, değer görmek ve güvende hissetmek. Teknoloji çağında yaşıyoruz, roller değişiyor, şehirler büyüyor, hayat hızlanıyor… Ama bir çocuğun ihtiyacı asla değişmiyor. Çünkü çocukluk, insanın köküdür. Kökü sağlam olmayan hiçbir ağaç meyve vermez.

Bugün pek çok ebeveyn, çocuklarının ihtiyaçlarını maddi imkanlarla karşılamayı bir başarı göstergesi sayıyor. Oysa çocuk için en büyük hediye, anne babanın kalpten gelen ilgisidir. Alınan oyuncaklar kırılır, kıyafetler küçülür, tabletler eskiyebilir… Fakat bir çocuğun hatırasında en uzun yaşayan şey; yanında oturup onun anlattıklarını dinleyen, gözünün içine bakarak “Seni duyuyorum” diyen bir anne ya da babadır. İlgi görmek, bir çocuğun dünyasında “Ben değerliyim” duygusunun filizlendiği yerdir.
Sevgi ise çocuğun ruhuna yazılan en kalıcı izdir. Bazı ailelerde sevgi çoktur ama ifade edilmez; bazı ailelerde söylenir ama davranışlara yansımaz. Oysa çocuk için sevgi, hem sözdür hem dokunuş hem de davranıştır. Sarılan bir anne, gururla bakıp destek veren bir baba, hata yaptığında bağırmak yerine rehberlik eden bir ebeveyn… Bunlar, çocuğun kişiliğini şekillendiren görünmez hazinelerdir. Sevgi ile yetişen çocuk, hem kendine hem başkalarına merhametle yaklaşmayı öğrenir.
Ve en önemlisi: güven. Bir çocuğun en çok aradığı şey, hayatın karmaşasında kendini yaslayabileceği bir omuz bulmaktır. Güven duygusu, çocuğun gelecekte kuracağı ilişkilerin haritasını çizer. Evde bağırışlar, tehditler, tutarsızlıklar varsa çocuk, dünyayı da güvensiz bir yer olarak algılar. Ama evde huzur, samimiyet ve sınırları belli bir düzen varsa; çocuk kendini güvende hisseder ve özgüven dediğimiz o kıymetli tohum yeşermeye başlar.
Bugün anne babalara düşen en önemli görev, çocuklarına pahalı hayatlar sunmak değil; şefkatli bir yuva kurmak. Çünkü sevgi, ilgi ve güveni doyasıya yaşayan bir çocuk; yarın hem kendine hem topluma ışık olur.
Unutmayalım:
Bir çocuğun kalbini doyurmak, dünyayı değiştirmeye ilk adımdır.
