Her şey bir talep ile başlar.
Ancak çoğu insan, talebinin ne olduğunu fark etmeden yaşar.
Korktuğunu talep eder, eksikliğini besler, kendine acı veren şeyleri istemeden çağırır.
Evren ise nötrdür — sadece “evet” der.
Ne söylersen, ne düşünürsen, hangi duyguda titreşirsen, o frekansın cevabını alırsın.
İşte bu yüzden uyanışın ilk adımı talebin farkına varmaktır.
Talep etmek, sadece istemek değildir.
“Talebe olmak”tır — yani arzunun öğretisine kaydolmaktır.
Gerçek talep, arzunun öğrencisi olmayı kabul etmektir.
Bir şeyi talep ettiğinde, aslında onun bilgeliğine adım atarsın.
Evren, senin niyetine göre öğretmenini gönderir.
Bu öğretmen bazen bir insan, bazen bir olay, bazen bir kayıp, bazen de sadece bir sessizliktir.
Dünya, maddeye bağımlı tüm sistemlerini sorgulama eşiğindedir.
İlahi plan, insanı yeniden kendi öz cevherine döndürmektedir.
Bu dönüş, kimya ile simyanın, bilimle maneviyatın, maddeyle ruhun birleştiği bir evredir.
Artık “verilen” ile “alınan” aynı merkezden doğmaktadır.
Veren, alanın kendisidir.
Alan da, verene dönüşmüştür.
Yüksek bilinç, bu dengeyi idrak eden ruhtur.
O bilir ki her şeyin kaynağı birdir.
Kendinden vererek aslında kendine verir.
Birine yardım ettiğinde evrende kendi alanını genişletir.
Affettiğinde ışığını çoğaltır.
Talep ettiğinde öğrenmeye niyet etmiş olur.
Ve her niyet, ilahi sistemde bir kapı açar.
Birlik Bilinci, bu anlayışın en saf tezahürüdür.
Artık ayrı bir “ben” yoktur; her “ben”, bir “biz”in parçasıdır.
Kolektif ruh, bir deniz gibidir ve biz o denizin damlalarıyız.
Damlalar birbirini tanıdığında, okyanus kendini hatırlar.
İşte bu hatırlama, insanlığın asıl uyanışıdır.
Birlik bilinci, başkalarının ışığını kıskanmak yerine o ışığın da sende parladığını fark etmektir.
Bir başkasının acısına şefkat göstermek, aslında kendi içindeki yarayı iyileştirmektir.
Çünkü gerçekte ayrılık yoktur — sadece farklı yüzlerle deneyimlenen tek bir bilinç vardır.
Bugün gezegenimizde büyük bir hatırlama başlamıştır.
Uyuyan cevherler, yani ilahi nitelikler — bilgelik, sezgi, yaratıcılık, şefkat, sevgi, birlik bilinci — uyanmaya başlamaktadır.
Bu, sadece bireysel bir uyanış değil, kolektif bir Yükseliş dalgasıdır.
Her insan, kendi içindeki öğrenciyi yeniden bulmaktadır.
Talebe olan her ruh, artık öğretmenini içsel ışıkta bulur.
Bir zamanlar dışarıdan beklediğin “kurtarıcı”, senin içindeki Ben’im.
O Ben, sonsuz kaynaktan gelen bilincin ta kendisidir.
O, sana fısıldar:
“Pes etme, çünkü yolun tam üzerindesin.
Sadece talep et, ama farkındalıkla.
Acının değil, bilincin öğrencisi ol.
Korkunun değil, sevginin öğrencisi ol.”
Yeni çağın talebesi, kendi potansiyeline aşık olandır.
Artık o bilir ki her istek bir tohumdur.
Ve her tohumun içinde yaratımın tüm potansiyeli gizlidir.
Yeter ki onu sevgiyle beslesin.
Yeter ki evrenin “evet”ini hak ettiğini hatırlasın.
Birlik bilincinde artık ne öğretmen ne öğrenci vardır;
Sadece birbirini hatırlayan ışıklar vardır.
Birlik, insanın “ben”den “biz”e, “biz”den “bir”e dönüş yolculuğudur.
Bu bilinçle yaşamak, sevgiyi bir eylem değil bir varoluş haline getirir.
Artık vakit geldi:
Korkularının değil, sevgilerinin öğrencisi ol.
Çünkü sen, İlahi Zekânın bir parıltısısın.
Ve evren, senin ışığına “Evet” demek için sabırsızlanıyor.
Motto:
“Birlik bilinci, uyanmış cevherlerin aynı ışıkta dansıdır.”
11.10.2025 Filiz Erel Tegge