İnsanın en temel psikolojik ihtiyaçlarından biri, kabul görmek ve ait hissetmektir. Çocuklukta bakım verenlerimizin sevgisine bağımlı olduğumuz için “reddedilmek”, hayatta kalmaya yönelik bir tehdit gibi kodlanır. Yetişkinlikte de bu iz sürer: Bir bakış, bir sessizlik ya da bir “hayır” sözcüğü, içimizde derin bir yarayı tetikleyebilir.
Reddedilme korkusu, yalnızca romantik ilişkilerde değil; arkadaşlıklarda, iş hayatında, hatta yeni bir fikir sunarken bile kendini gösterebilir. Psikolojide bu durum, özellikle bağlanma kuramı ve bilişsel şemalar çerçevesinde ele alınır. Güvensiz bağlanma yaşayan bireyler, reddedilmeyi daha yoğun algılar. “Yeterince değerli değilim” inancı ise bu korkuyu besler.
Korkuyla Yüzleşmenin Yolları
1. Korkuyu fark etmek
Reddedilme korkusu çoğu zaman saklıdır; öfke, geri çekilme ya da fazla uyum gösterme davranışlarının ardına gizlenir. Öncelikle bu davranışların arkasında aslında “reddedilmekten korkuyorum” cümlesi olduğunu fark etmek gerekir.
2. İnançları sorgulamak
Şema terapi, “Ben sevilmeye değer değilim” ya da “Herkes beni terk edecek” gibi köklü inançların reddedilme korkusunu tetiklediğini söyler. Bu inançların gerçekten evrensel bir gerçek mi, yoksa geçmiş deneyimlerin izleri mi olduğunu sorgulamak önemli bir adımdır.
3. Öz-şefkat geliştirmek
Araştırmalar, öz-şefkat düzeyi yüksek bireylerin reddedilme karşısında daha az yıkıldığını gösteriyor. Kendine şefkat göstermek, “Ben değerliyim, tek bir kişinin onayıyla değerim azalmıyor” diyebilmektir.
4. Küçük adımlarla maruz kalmak
Korkuyla başa çıkmanın yollarından biri de onu ufak dozlarla deneyimlemektir. Küçük riskler almak, bazen “hayır” cevabını göze almak, zihnimize reddedilmenin dünyanın sonu olmadığını öğretir.
5. İlişkileri yeniden tanımlamak
Birinin bizi reddetmesi, bizim değersiz olduğumuzu değil; o ilişkinin, o kişinin sınırlarını gösterir. Yani reddedilme, kim olduğumuza dair bir hüküm değil, bağlamla ilgili bir durumdur.
Son Söz
Reddedilme korkusu tamamen yok olmayabilir. Çünkü kabul görmek, biri tarafından görülmek insana özgü en derin ihtiyaçlarımızdan biridir. Ancak bu korkuyu fark etmek, içimizdeki yaralı çocuğa şefkatle yaklaşmak ve kendimize yeniden güven inşa etmek mümkündür.
Sonuçta, reddedilme ihtimalini göze alabilmek, yaşamın özgürlüğünü kucaklamaktır. Çünkü yalnızca bu cesaretle gerçek bağlar kurabilir, kendimizi olduğumuz gibi ortaya koyabiliriz.
Zeynep Demiroğlu