Herkes bir noktada kendini sabote eder. Çoğu zaman bunun farkında bile olmayız. İçimizdeki o engelleyici sesler, kimi zaman en büyük düşmanımız hâline gelir. “Başaramazsın”, “Yeterince iyi değilsin”, “Hata yapmaktan korkuyorsun” gibi düşünceler, zihnimizde yankılanır. Oysa bunlar yalnızca birer düşüncedir; gerçeği yansıtmazlar. Ama ne kadar güçlenirlerse, adımlarımız o kadar geri gider.
İçsel Savaşın Kaynağı
Kendini sabote etme, hayatımıza sessizce yerleşir. Gelecek kaygısı, başarısızlık korkusu ya da toplumun beklentilerine uyma çabası, iç dünyamızda bir savaş başlatır. “Ya başarısız olursam?” sorusu, bizi çoğu kez hareketsiz bırakır. Oysa başarısızlık yalnızca bir deneyimdir; bir son değil. Ama sabote edici düşünceler, bu deneyimi felaket gibi gösterir.
Başarıdan Kaçmak
Kimi zaman, sadece başarısızlıktan değil, başarıdan da korkarız. Çünkü başarı, beraberinde sorumluluk getirir. Yeni beklentiler, yeni riskler doğar. İşte tam bu noktada, bazıları bilinçsizce başarıdan uzak durmayı seçer. Aslında bu korku, yalnızca bilinçaltının yarattığı bir duvardır. Ve o duvara çarpmadan geçmek, tamamen bizim elimizdedir.
Gerçek Gücümüzü Kabul Etmek
Kendini sabote etmek, potansiyelimizi küçümsemek anlamına gelir. Oysa ki başarı, büyük bir sıçrayış değil, yola çıkmakla başlar. Her adım, hedeflerimize biraz daha yaklaşmaktır. İçsel sabotajı aşmak için, önce bu engelleri fark etmek gerekir. Onlara karşı şefkatli bir tavır takınmak, kendimizi tanımak ve korkularımızla yüzleşmek, büyümenin anahtarıdır.
Özgürleşmenin İlk Adımı
Sabotajı aşmak kolay değildir. Ama düşüncelerimizle barıştıkça, onlardan özgürleşmeyi öğreniriz. Potansiyelimizi kabul etmek, gerçek gücümüzü açığa çıkarır. Başarı ve mutluluk, içsel engelleri aşmaya karar vermekle başlar. Kendimize inandığımızda, dış dünyanın engelleri bile yolumuzda küçük taşlara dönüşür.