Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Psk.Sabina İsmailova
Köşe Yazarı
Psk.Sabina İsmailova
 

Birkaç Mühim Mesele..

Çocuklarda Teknolojik Cihazlar: Tehlike mi, Yoksa Yeni Normal mi? Artık oyuncakların yerini tabletler ve telefonlar aldı. İki yaşındaki bir çocuk bile ekranı kaydırıp video açabiliyor. Bu, anne babalar için çoğu zaman kolaylık demek: çocuk sessiz, meşgul ve kontrol altında. Ama asıl soru şu: Bu faydalı mı, yoksa tehlikeli mi? Evet, cihazlar öğretir, bilgiyi artırır, dikkati geliştirir. Ancak aşırı kullanım, oyunun, hayalin ve gerçek iletişimin yerini alır. Çocuk, en çok oyunla, sohbetle ve hayal gücüyle öğrenir. Telefon ise yalnızca bilgi aktarır, ama duygu öğretmez. Uzmanlara göre mesele yasak koymak değil, dengeyi bulmaktır. Yarım saatlik ekran süresi zararsız olabilir; ama tüm gün cihaz başında oturmak ciddi risk taşır. Teknoloji artık hayatın ayrılmaz bir parçası. Önemli olan, çocuklara onu doğru kullanmayı öğretmektir. Ekran bazen pencere olur; bazen de duvar. Nesiller Çatışması: Y Kuşağı ve Z Kuşağı Aynı toplumda farklı değerler… Y Kuşağı (1980–2000 doğumlular), istikrarı önemseyen; kitap okuyan, 90’ların zorluklarıyla büyüyen bir nesil. Z Kuşağı ise dijital çağın çocuklarıdır; hız, değişim ve esneklik onların önceliği. Bu farklılıklar bazen çatışmalara yol açıyor. Büyükler, gençleri “tembel” buluyor; gençler ise büyükleri “modası geçmiş” görüyor. Psikologlara göre bu durum doğal. Her kuşak kendi değerlerini oluşturur. Ama ortak payda değişmez: güvenlik, sevgi ve kabul görme isteği. Sosyal medyada tartışmalar sürecek, ama özünde herkes aynı şeyi arıyor: kendini bulmak. Farklı dillerde konuşsak da, aynı hayalin peşindeyiz. Neden Dinlenmekte Zorlanıyoruz? Bitmeyen meşguliyet sendromu… Tatile çıkarız ama iş e-postalarını kontrol ederiz. Evde otururuz ama aklımız hâlâ toplantıdadır. “Hiçbir şey yapmamak” bize neredeyse suç gibi gelir. Bu, “sürekli üretkenlik” kültürünün bir sonucudur. Sanki her an çalışmazsak değersizleşiyoruz. Oysa ruh da beden de molaya ihtiyaç duyar. Üstelik dinlenmeyi bile yarışa çevirdik: “verimli tatil”, “aktif dinlenme” gibi. Oysa bazen hiçbir şey yapmamak en faydalı seçimdir. Dinlenmek zayıflık değil; uzun ömürlü gücün sırrıdır. Bazen en iyi iş, hiçbir şey yapmamaktır. Küçük Alışkanlıklar Hayatı Nasıl Değiştirir? Basit adımların gücü… Hayatta çoğu insan büyük dönüşümler bekler: yeni bir iş, yeni bir ilişki, yeni bir başlangıç… Oysa psikologlar hatırlatıyor: kalıcı değişim küçük adımlarla başlar. Sabah bir bardak su içmek, her gün 10 dakikalık yürüyüş, kendine gülümsemek… Küçük görünür ama tekrarlandığında hayatı dönüştürür. Bu alışkanlıklar istikrar sağlar, özgüven kazandırır, insanı daha sakin ve güçlü yapar. Büyük değişim de zaten onların ardından gelir. Gelecek, küçük adımlarla inşa edilir. Büyük Şehirde Yalnızlık Kalabalık içinde boşluk… Metrolar, ofisler, sokaklar… İnsan seli hiç bitmez. Ama içimizdeki boşluk daha da büyür. Çünkü yalnızlık, yanımızda kimsenin olmaması değil; anlaşılmamaktır. Bir tebessüm, kısa bir sohbet, dosttan gelen bir telefon… Bazen en büyük ilaç bunlardır. Şehir hızlı akar, gürültü hiç bitmez. Ama yakınlık, basit bir dikkatle başlar. Yalnızlığın çaresi sayı değil, samimiyettir. Korkularımızla Neden Yaşamak Zorundayız? Korku düşman değil, rehberdir. Çocukken karanlıktan, yabancılardan, yükseklikten korktuk. Bu korkular bizi korudu. Ama büyüyünce korkular değişti: işsiz kalmak, hata yapmak, ilişkileri yitirmek… Bazen felç edici hale geldiler. Uzmanlara göre korkuyu düşman değil, işaretçi olarak görmeliyiz. Korku bize neyin önemli olduğunu gösterir. Onu dinlemeyi öğrenirsek yönetmeyi de öğreniriz. Asıl mesele kaçmak değil, onunla yaşamayı bilmektir. Çünkü insan ancak yüzleşerek büyür. Korku bazen yolumuzu aydınlatan bir rehberdir.
Ekleme Tarihi: 30 Eylül 2025 -Salı

Birkaç Mühim Mesele..

Çocuklarda Teknolojik Cihazlar: Tehlike mi, Yoksa Yeni Normal mi?

Artık oyuncakların yerini tabletler ve telefonlar aldı. İki yaşındaki bir çocuk bile ekranı kaydırıp video açabiliyor. Bu, anne babalar için çoğu zaman kolaylık demek: çocuk sessiz, meşgul ve kontrol altında.
Ama asıl soru şu: Bu faydalı mı, yoksa tehlikeli mi? Evet, cihazlar öğretir, bilgiyi artırır, dikkati geliştirir. Ancak aşırı kullanım, oyunun, hayalin ve gerçek iletişimin yerini alır. Çocuk, en çok oyunla, sohbetle ve hayal gücüyle öğrenir. Telefon ise yalnızca bilgi aktarır, ama duygu öğretmez.
Uzmanlara göre mesele yasak koymak değil, dengeyi bulmaktır. Yarım saatlik ekran süresi zararsız olabilir; ama tüm gün cihaz başında oturmak ciddi risk taşır. Teknoloji artık hayatın ayrılmaz bir parçası. Önemli olan, çocuklara onu doğru kullanmayı öğretmektir. Ekran bazen pencere olur; bazen de duvar.

Nesiller Çatışması: Y Kuşağı ve Z Kuşağı

Aynı toplumda farklı değerler…
Y Kuşağı (1980–2000 doğumlular), istikrarı önemseyen; kitap okuyan, 90’ların zorluklarıyla büyüyen bir nesil. Z Kuşağı ise dijital çağın çocuklarıdır; hız, değişim ve esneklik onların önceliği. Bu farklılıklar bazen çatışmalara yol açıyor. Büyükler, gençleri “tembel” buluyor; gençler ise büyükleri “modası geçmiş” görüyor.
Psikologlara göre bu durum doğal. Her kuşak kendi değerlerini oluşturur. Ama ortak payda değişmez: güvenlik, sevgi ve kabul görme isteği. Sosyal medyada tartışmalar sürecek, ama özünde herkes aynı şeyi arıyor: kendini bulmak. Farklı dillerde konuşsak da, aynı hayalin peşindeyiz.

Neden Dinlenmekte Zorlanıyoruz?

Bitmeyen meşguliyet sendromu…
Tatile çıkarız ama iş e-postalarını kontrol ederiz. Evde otururuz ama aklımız hâlâ toplantıdadır. “Hiçbir şey yapmamak” bize neredeyse suç gibi gelir.
Bu, “sürekli üretkenlik” kültürünün bir sonucudur. Sanki her an çalışmazsak değersizleşiyoruz. Oysa ruh da beden de molaya ihtiyaç duyar.
Üstelik dinlenmeyi bile yarışa çevirdik: “verimli tatil”, “aktif dinlenme” gibi. Oysa bazen hiçbir şey yapmamak en faydalı seçimdir. Dinlenmek zayıflık değil; uzun ömürlü gücün sırrıdır. Bazen en iyi iş, hiçbir şey yapmamaktır.

Küçük Alışkanlıklar Hayatı Nasıl Değiştirir?

Basit adımların gücü…
Hayatta çoğu insan büyük dönüşümler bekler: yeni bir iş, yeni bir ilişki, yeni bir başlangıç… Oysa psikologlar hatırlatıyor: kalıcı değişim küçük adımlarla başlar.
Sabah bir bardak su içmek, her gün 10 dakikalık yürüyüş, kendine gülümsemek… Küçük görünür ama tekrarlandığında hayatı dönüştürür. Bu alışkanlıklar istikrar sağlar, özgüven kazandırır, insanı daha sakin ve güçlü yapar. Büyük değişim de zaten onların ardından gelir. Gelecek, küçük adımlarla inşa edilir.

Büyük Şehirde Yalnızlık

Kalabalık içinde boşluk…
Metrolar, ofisler, sokaklar… İnsan seli hiç bitmez. Ama içimizdeki boşluk daha da büyür. Çünkü yalnızlık, yanımızda kimsenin olmaması değil; anlaşılmamaktır.
Bir tebessüm, kısa bir sohbet, dosttan gelen bir telefon… Bazen en büyük ilaç bunlardır. Şehir hızlı akar, gürültü hiç bitmez. Ama yakınlık, basit bir dikkatle başlar. Yalnızlığın çaresi sayı değil, samimiyettir.

Korkularımızla Neden Yaşamak Zorundayız?

Korku düşman değil, rehberdir.
Çocukken karanlıktan, yabancılardan, yükseklikten korktuk. Bu korkular bizi korudu. Ama büyüyünce korkular değişti: işsiz kalmak, hata yapmak, ilişkileri yitirmek… Bazen felç edici hale geldiler.
Uzmanlara göre korkuyu düşman değil, işaretçi olarak görmeliyiz. Korku bize neyin önemli olduğunu gösterir. Onu dinlemeyi öğrenirsek yönetmeyi de öğreniriz. Asıl mesele kaçmak değil, onunla yaşamayı bilmektir. Çünkü insan ancak yüzleşerek büyür. Korku bazen yolumuzu aydınlatan bir rehberdir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.