BİLİNÇ VE ÖZNELLİK
Her insan kendi fenomenal dünyasında yaşar. Kant’ın ifade ettiği gibi, biz dünyayı kendimizin algılayabileceği biçimde deneyimleriz. Bilinç, evrenin mutlak bir yansıması değil, algısal bir modeldir. Bu nedenle aynı olay, farklı öznellikler tarafından farklı değerlendirilebilir ve davranışlar da bu epistemik filtrelerden geçer.
Öznellikte duygular, salt irrasyonel patlamalar değil, varoluşsal yönetimlerdir. Aristoteles’in pratik akıl kavramını anımsatan şekilde, duygular eylemlerimizi tetk eden etik ve teleolojik unsurlar taşır. İnsan, kendi değer sistemine göre hareket eder; bu değerler bazen normlardan, bazen kişisel deneyimlerden kaynaklanır.
ALIŞKANLIKLAR VE DETERMİNİZM İLE LABİRENTİN KEŞFİ
Alışkanlıklar, zihinsel predispozisyonlar olarak düşünülebilir. Her tekrar, zihnin kendi mantığını oluşturur; Spinoza’nın deyimiyle, doğa yasalarına uygun bir zorunluluk içindeyizdir. İnsan, geçmişin yapısal etkisi altında hareket ederken özgürlük ve determinizm arasında sürekli bir denge kurar. Her birey, bu koordinatlarda kendi rotasını çizmiş olur.
İnsan davranışı, öngörülemez bir kaos gibi görünse de, felsefi açıdan anlamlıdır. Her olgu bir varoluş beyanıdır; her yanılgı, epistemik sınırlarımızı test eden bir deneydir. İnsan, kendi yörüngesini keşfederken hem deterministik koşullarla hem de özgür iradeyle yüzleşmiş olur böylece.
──────────────────
