Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Öznur Eker Uzman Sosyolog & Aile ve Evlilik Danışmanı
Köşe Yazarı
Öznur Eker Uzman Sosyolog & Aile ve Evlilik Danışmanı
 

İlişkilerde Sessizleşmek: Konuşulmayan Çatışmaların Görünmeyen Yüzü

Sessizlik Her Zaman Huzur Değildir İlişkilerde sessizlik, çoğu zaman dışarıdan sakinlik gibi görünür. Oysa bu sessizlik, içten içe  büyüyen kırgınlıkların, dile getirilemeyen ihtiyaçların ve bastırılmış duyguların bir  yansımasıdır. Birçok çift, “konuşmazsak sorunlar büyümez” düşüncesiyle sessizliği bir  çözüm gibi görür. Oysa konuşulmayan her duygu, görünmez bir mesafeye dönüşür. Bu  mesafe, zamanla sevgiyi değil, yalnızlığı besler. Toplumsal Sessizlik: Kalıtsal Bir İletişim Biçimi Sosyolojik açıdan sessizlik, yalnızca bireysel bir tercih değil, kültürel bir öğrenmedir. Biz,  “susmak erdemdir” anlayışıyla yetiştirilen bir toplumuz. Kadınların duygularını bastırması  sabırla, erkeklerin konuşmaması olgunlukla özdeşleştirilir. Bu toplumsal kodlar, duyguların  bastırılmasını normalleştirir. Ancak duygular bastırıldığında, iletişim yüzeyde kalır; derin  bağ kurmak neredeyse imkânsız hale gelir. Sessizliğin Ardındaki İhtiyaç Sessizlik bir “duygusal geri çekilme” biçimidir. Salvador Minuchin’in yapısal aile kuramı,  sessizliğin genellikle sınırların ya çok katı ya da çok geçirgen olduğu ilişkilerde ortaya  çıktığını söyler. Katı sınırlar bireyleri duygusal olarak uzaklaştırır, aşırı geçirgen sınırlar ise  bireyselliği yok eder. Her iki durumda da sessizlik, aslında “kendimi korumam gerek” diyen  bir iç sesin dışa vurumudur. John Gottman’ın tanımıyla bu durum “duvar örme”dir (stonewalling). Kişi, duygusal yükten  kaçmak için konuşmayı durdurur, geri çekilir. Ancak bu geri çekilme kısa süreli bir  savunmadır; uzun vadede güveni, şefkati ve bağı zedeler. Çözüm Sessizliğin İçindedir… Sessizlik bir sorun değil, bir sinyaldir. Sessiz kalan kişi genellikle anlatamadığı bir duygunun  içinde sıkışır: Korku, değersizlik, hayal kırıklığı ya da görülmeme hissi... Bu noktada, ilişkide  en sağlıklı adım “sessizliği anlamaya çalışmak”tır. Bir partner sustuğunda, diğeri şu soruyu  sormalıdır: “Bu sessizliğin altında hangi duygu var?” Bu soru, yargılamayı değil, anlamayı  davet eder. İşte bu fark, ilişkinin yönünü değiştirir. Birçok kişi, çocuklukta sessizliğin korunduğu, duyguların konuşulmadığı ailelerde  büyümüştür. Bu durum, yetişkinlikte de “duygularla değil, susarak baş etme” biçimini  sürdürür. Terapi sürecinde bireylerin, bu öğrenilmiş sessizliği fark etmeleri; kendi  ilişkilerinde duygusal alan açabilmeleri için ilk adımdır. Sessizlik Bir Bitiş Değil, Bir Çağrıdır İlişkilerde sessizleşmek, bir bitiş değil; bir çağrıdır. Bu çağrı, “beni duy, beni anla, benimle  yeniden temas kur” diyen bir iç sesin ifadesidir. Konuşmak kadar duymak da ilişkiyi iyileştirir. Çünkü bazen en güçlü bağ kelimelerle değil,  duymayı seçmekle kurulur. Unutmayın, her sessizliğin içinde bir cümle gizlidir: “Beni gerçekten duyuyor musun?”
Ekleme Tarihi: 17 Ekim 2025 -Cuma

İlişkilerde Sessizleşmek: Konuşulmayan Çatışmaların Görünmeyen Yüzü

Sessizlik Her Zaman Huzur Değildir
İlişkilerde sessizlik, çoğu zaman dışarıdan sakinlik gibi görünür. Oysa bu sessizlik, içten içe 
büyüyen kırgınlıkların, dile getirilemeyen ihtiyaçların ve bastırılmış duyguların bir 
yansımasıdır. Birçok çift, “konuşmazsak sorunlar büyümez” düşüncesiyle sessizliği bir 
çözüm gibi görür. Oysa konuşulmayan her duygu, görünmez bir mesafeye dönüşür. Bu 
mesafe, zamanla sevgiyi değil, yalnızlığı besler.
Toplumsal Sessizlik: Kalıtsal Bir İletişim Biçimi
Sosyolojik açıdan sessizlik, yalnızca bireysel bir tercih değil, kültürel bir öğrenmedir. Biz, 
“susmak erdemdir” anlayışıyla yetiştirilen bir toplumuz. Kadınların duygularını bastırması 
sabırla, erkeklerin konuşmaması olgunlukla özdeşleştirilir. Bu toplumsal kodlar, duyguların 
bastırılmasını normalleştirir. Ancak duygular bastırıldığında, iletişim yüzeyde kalır; derin 
bağ kurmak neredeyse imkânsız hale gelir.
Sessizliğin Ardındaki İhtiyaç
Sessizlik bir “duygusal geri çekilme” biçimidir. Salvador Minuchin’in yapısal aile kuramı, 
sessizliğin genellikle sınırların ya çok katı ya da çok geçirgen olduğu ilişkilerde ortaya 
çıktığını söyler. Katı sınırlar bireyleri duygusal olarak uzaklaştırır, aşırı geçirgen sınırlar ise 
bireyselliği yok eder. Her iki durumda da sessizlik, aslında “kendimi korumam gerek” diyen 
bir iç sesin dışa vurumudur.
John Gottman’ın tanımıyla bu durum “duvar örme”dir (stonewalling). Kişi, duygusal yükten 
kaçmak için konuşmayı durdurur, geri çekilir. Ancak bu geri çekilme kısa süreli bir 
savunmadır; uzun vadede güveni, şefkati ve bağı zedeler.
Çözüm Sessizliğin İçindedir…
Sessizlik bir sorun değil, bir sinyaldir. Sessiz kalan kişi genellikle anlatamadığı bir duygunun 
içinde sıkışır: Korku, değersizlik, hayal kırıklığı ya da görülmeme hissi... Bu noktada, ilişkide 
en sağlıklı adım “sessizliği anlamaya çalışmak”tır. Bir partner sustuğunda, diğeri şu soruyu 
sormalıdır: “Bu sessizliğin altında hangi duygu var?” Bu soru, yargılamayı değil, anlamayı 
davet eder. İşte bu fark, ilişkinin yönünü değiştirir.
Birçok kişi, çocuklukta sessizliğin korunduğu, duyguların konuşulmadığı ailelerde 
büyümüştür. Bu durum, yetişkinlikte de “duygularla değil, susarak baş etme” biçimini 
sürdürür. Terapi sürecinde bireylerin, bu öğrenilmiş sessizliği fark etmeleri; kendi 
ilişkilerinde duygusal alan açabilmeleri için ilk adımdır.

Sessizlik Bir Bitiş Değil, Bir Çağrıdır
İlişkilerde sessizleşmek, bir bitiş değil; bir çağrıdır. Bu çağrı, “beni duy, beni anla, benimle 
yeniden temas kur” diyen bir iç sesin ifadesidir.
Konuşmak kadar duymak da ilişkiyi iyileştirir. Çünkü bazen en güçlü bağ kelimelerle değil, 
duymayı seçmekle kurulur.
Unutmayın, her sessizliğin içinde bir cümle gizlidir: “Beni gerçekten duyuyor musun?”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.