Psikolojik danışmanlık sürecinin en kritik unsurlarından biri, danışmanın sözcük seçimi ve kurduğu cümlelerin niteliğidir.
Danışmanın dili, yargılamadan ve gücendirmeden uzak olmalıdır; zira bu hassasiyet, seansların başarısını doğrudan etkiler.
Danışanın zihninde direnç oluşturmamak ve sağlıklı bir iletişim ortamı yaratmak, dikkatli bir dil kullanımından geçer.
Kavramsal Değişim: "Ödev" Yerine "Uygulama"
Örneğin, danışana sunulan eylemler için kullanılan "ödev" kelimesi, çocukluk döneminden gelen ve genellikle hoş karşılanmayan bir yükümlülük çağrıştırır.
Danışmanın "Bir sonraki görüşmeye kadar bu ödevi yapabilir misin?" yerine, "uygulama" veya "çalışma" gibi kelimeleri tercih etmesi, potansiyel direnci baştan engeller.
Bu tür küçük bir dilsel değişim, danışanın iyilik hâline ulaşma yolculuğunda büyük bir fark yaratabilir.
Empatik İletişim: Anlama ve Anlatma Kalıpları
İletişim sırasında kullanılan keskin ve yargılayıcı kalıplardan kaçınmak esastır.
Örneğin, "Anlamıyorsun" gibi suçlayıcı bir ifade, kırıcı olabilir. Bunun yerine, danışman sorumluluğu kendi üzerine alarak "Ben anlatamadım" veya "Bir daha izah edebilirim" şeklinde bir yaklaşım sergilediğinde, iletişim kanalı çok daha sağlıklı bir şekilde açık kalır.
Sözel Olmayanın Gücü: Ellerle Bulmak
Seçilen kelimeler ve kurulan cümleler, danışmanlık sürecinde hem avantaj hem de dezavantaj yaratma potansiyeli taşır.
Hatta bazen danışana verilen bu uygulamaların temel amacı, kişinin zihnini bulandırmadan, aktarmak istediği mesajı sağlıklı bir biçimde formüle etmesine olanak sağlamaktır.
Unutmamak gerekir ki, ünlü bir sözün belirttiği gibi: "Zihnin dile dökmekte zorlandığı şeyleri eller kolayca bulabilir." Bu nedenle, sözcüklerin yetersiz kaldığı anlarda sanat terapisi veya kum tepsisi terapisi gibi sözel olmayan yöntemler, danışanın iç dünyasına ulaşmak için sıkça kullanılır.
Psikolog/Aile Danışmanı
Recep Murathan NAL