Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Pınar Eytemiş  Sosyolog / Aile Danışmanı
Köşe Yazarı
Pınar Eytemiş Sosyolog / Aile Danışmanı
 

Zamanın Yeni Lüksü: Sakinlik ve Derinlik

  Hızın kutsandığı bir çağda yaşıyoruz. Daha çok iş, daha çok bilgi, daha çok içerik… Ama aynı oranda daha çok gürültü, karmaşa ve yorgunluk. Günümüz insanı artık bir şeyi kaybettiğinin farkında: sakinlik ve derinlik. Artık sessiz bir sabah kahvesi bile lüks sayılıyor. Çünkü sakinlik, hızın içinde sığındığımız küçük bir vaha; derinlik ise yüzeyde kalmaya alışmış dünyamızda bir direniş biçimi. Her şeyin kolaylaştığı bu çağda, hiçbir şey kolay hissedilmiyor. Ruhumuz yorgun ama nedenini çoğu zaman bulamıyoruz. Belki de mesele, çok fazla şeye temas edip hiçbirine gerçekten dokunamamamız. Zamanla değil, zamanın hızına yetişmeye çalışıyoruz. Her bildirim, her hedef, her koşuşturma bizi biraz daha kendimizden uzaklaştırıyor. Oysa asıl gelişim bazen durmakta, dinlenmekte, düşünmekte gizli. Sosyolojik olarak bakarsak, “hız” artık statü sembolü. Meşgul olmak, üretken olmak, “vaktim yok” demek bir başarı göstergesi gibi sunuluyor. Oysa bu görünmez bir tuzak. Çünkü insan ne kadar hızlanırsa, duygusal bağları o kadar zayıflıyor. İlişkiler yüzeyselleşiyor, konuşmalar kısalıyor, dinlemek yerine cevap hazırlıyoruz. Modern toplumun en büyük çelişkisi de burada: Bilgi derinleşiyor ama insan sığlaşıyor. Biz, modern insanlar, tarihin belki de en gürültülü, en hızlı, en çok bilgiyle dolu çağını yaşıyoruz. Sürekli bir "bağlı" olma halindeyiz. Sosyal medya akışları, e-postalar, anlık mesajlar, sürekli yenilenen haberler... Hepsi, dikkatimiz için amansız bir yarış içinde. Bu sürekli uyarılma hali, bizi ince ince yoruyor. Zihnimiz, hiç kapanmayan bir web tarayıcısı gibi; onlarca sekme açık ve hepsi aynı anda çalışıyor. Bu kaosun ortasında, "sakinlik" bir direniş eylemi, bir devrim haline geldi. Sakinlik, hiçbir şey yapmamak değildir. Aksine, "her şeyi" yapma dürtüsüne karşı bilinçli bir direniştir. Zihne, ruha ve bedene bir mola verme, nefes alma cesaretidir. Gürültüyü kısabilme, "hayır" diyebilme, bir çiçeğin açışını izleyebilme, rüzgarın sesini dinleyebilme lüksüdür. Bu, dışarıdan bakıldığında "verimsiz" gibi görünebilir. Oysa tam tersidir. En yaratıcı fikirler, en berrak çözümler, zihnin bu sakin sularında doğar. Sakinlik, toprağın nadasa bırakılması gibidir; verimliliği artırır. Peki, sakinlik olmadan "derinlik" olur mu? Derinlik, yüzeyselliğin panzehiridir. Her şeyin "özet", "listeleme", "kısa video" formatında sunulduğu bir çağda, bir konuya, bir ilişkiye, bir sanat eserine derinlemesine nüfuz edebilmek, en büyük zenginliklerden biri haline geldi. Bir konuyu saatlerce, günlerce düşünebilmek; bir kitabı sadece okumak değil, onunla bir diyaloğa girmek; bir işi sadece tamamlamak değil, onu bir ustalıkla, sevgiyle yapmak... İşte bu, derinliğin tezahürüdür. Bir danışanım şöyle demişti: “Hocam, her şey yolunda ama içim çok gürültülü.” Bu cümle aslında günümüzün özeti gibi. Hayatlarımız dışarıdan düzenli, içeriden dağınık. Çünkü iç dünyamıza vakit ayırmıyoruz. Düşünmek, hissetmek, susmak artık zaman kaybı gibi görülüyor. Oysa tam tersi: düşünmek, insan olmanın en rafine hâlidir. Düşünmeden yaşamak kolaydır ama yüzeyseldir. Düşünerek yaşamak zorlayıcıdır ama anlamlıdır. Sakinlik, ilişkilerde de yeni bir lüks haline geldi. Artık çiftler birbirini dinlemekten çok konuşuyor, açıklamaktan çok savunuyor. Oysa sakin bir zihin, daha yumuşak bir dil getirir. Birini anlamak için önce yavaşlamak gerekir. Çünkü hızla söylenen hiçbir kelime kalbe değmez. Derinlikte ise bağ vardır, anlayış vardır, şefkat vardır. Kendine ve karşındakine alan tanımak; modern ilişkilerin unuttuğu en büyük değerdir. Bugün en pahalı saat, zamanı gösterebilir; ama onu hissettiremez. Zamanı hissetmek için susmak, beklemek, dinlemek gerekir. Bir gün boyunca hiçbir şey üretmeden sadece var olmak; artık bir zayıflık değil, bir cesaret göstergesi olmalı. Çünkü insan kendini sessizlikte duyar, sakinlikte toparlar, derinlikte bulur. Belki de hayatın anlamı daha çok şeye sahip olmakta değil, daha azla kalabilmekte gizlidir. Zamanın yeni lüksü artık hız değil, huzur. Daha çok değil, daha derin yaşamak. Daha hızlı değil, daha farkında olmak. Gürültünün içinde bile kendi iç sesini duyabilmek. Ve en önemlisi, kim olduğumuzu hatırlayacak kadar yavaşlamak. Çünkü sakinlik zayıflık değil, bir bilgeliktir. Derinlikse kaybolmak değil, kök salmaktır. Modern dünyanın gürültüsüne karşı, sessizliğini koruyabilen herkes artık gerçek anlamda zengin sayılır. Sevgiyle, Pınar Eytemiş Sosyolog & Aile Danışmanı
Ekleme Tarihi: 11 Ekim 2025 -Cumartesi

Zamanın Yeni Lüksü: Sakinlik ve Derinlik

 
Hızın kutsandığı bir çağda yaşıyoruz.
Daha çok iş, daha çok bilgi, daha çok içerik… Ama aynı oranda daha çok gürültü, karmaşa ve yorgunluk. Günümüz insanı artık bir şeyi kaybettiğinin farkında: sakinlik ve derinlik.
Artık sessiz bir sabah kahvesi bile lüks sayılıyor. Çünkü sakinlik, hızın içinde sığındığımız küçük bir vaha; derinlik ise yüzeyde kalmaya alışmış dünyamızda bir direniş biçimi.

Her şeyin kolaylaştığı bu çağda, hiçbir şey kolay hissedilmiyor.
Ruhumuz yorgun ama nedenini çoğu zaman bulamıyoruz.
Belki de mesele, çok fazla şeye temas edip hiçbirine gerçekten dokunamamamız. Zamanla değil, zamanın hızına yetişmeye çalışıyoruz. Her bildirim, her hedef, her koşuşturma bizi biraz daha kendimizden uzaklaştırıyor.
Oysa asıl gelişim bazen durmakta, dinlenmekte, düşünmekte gizli.

Sosyolojik olarak bakarsak, “hız” artık statü sembolü. Meşgul olmak, üretken olmak, “vaktim yok” demek bir başarı göstergesi gibi sunuluyor. Oysa bu görünmez bir tuzak. Çünkü insan ne kadar hızlanırsa, duygusal bağları o kadar zayıflıyor. İlişkiler yüzeyselleşiyor, konuşmalar kısalıyor, dinlemek yerine cevap hazırlıyoruz.
Modern toplumun en büyük çelişkisi de burada:
Bilgi derinleşiyor ama insan sığlaşıyor. Biz, modern insanlar, tarihin belki de en gürültülü, en hızlı, en çok bilgiyle dolu çağını yaşıyoruz. Sürekli bir "bağlı" olma halindeyiz. Sosyal medya akışları, e-postalar, anlık mesajlar, sürekli yenilenen haberler... Hepsi, dikkatimiz için amansız bir yarış içinde. Bu sürekli uyarılma hali, bizi ince ince yoruyor. Zihnimiz, hiç kapanmayan bir web tarayıcısı gibi; onlarca sekme açık ve hepsi aynı anda çalışıyor. Bu kaosun ortasında, "sakinlik" bir direniş eylemi, bir devrim haline geldi.

Sakinlik, hiçbir şey yapmamak değildir. Aksine, "her şeyi" yapma dürtüsüne karşı bilinçli bir direniştir. Zihne, ruha ve bedene bir mola verme, nefes alma cesaretidir. Gürültüyü kısabilme, "hayır" diyebilme, bir çiçeğin açışını izleyebilme, rüzgarın sesini dinleyebilme lüksüdür. Bu, dışarıdan bakıldığında "verimsiz" gibi görünebilir. Oysa tam tersidir. En yaratıcı fikirler, en berrak çözümler, zihnin bu sakin sularında doğar. Sakinlik, toprağın nadasa bırakılması gibidir; verimliliği artırır.

Peki, sakinlik olmadan "derinlik" olur mu? Derinlik, yüzeyselliğin panzehiridir. Her şeyin "özet", "listeleme", "kısa video" formatında sunulduğu bir çağda, bir konuya, bir ilişkiye, bir sanat eserine derinlemesine nüfuz edebilmek, en büyük zenginliklerden biri haline geldi. Bir konuyu saatlerce, günlerce düşünebilmek; bir kitabı sadece okumak değil, onunla bir diyaloğa girmek; bir işi sadece tamamlamak değil, onu bir ustalıkla, sevgiyle yapmak... İşte bu, derinliğin tezahürüdür.


Bir danışanım şöyle demişti:
“Hocam, her şey yolunda ama içim çok gürültülü.”
Bu cümle aslında günümüzün özeti gibi.
Hayatlarımız dışarıdan düzenli, içeriden dağınık. Çünkü iç dünyamıza vakit ayırmıyoruz. Düşünmek, hissetmek, susmak artık zaman kaybı gibi görülüyor. Oysa tam tersi: düşünmek, insan olmanın en rafine hâlidir.
Düşünmeden yaşamak kolaydır ama yüzeyseldir.
Düşünerek yaşamak zorlayıcıdır ama anlamlıdır.

Sakinlik, ilişkilerde de yeni bir lüks haline geldi.
Artık çiftler birbirini dinlemekten çok konuşuyor, açıklamaktan çok savunuyor. Oysa sakin bir zihin, daha yumuşak bir dil getirir.
Birini anlamak için önce yavaşlamak gerekir.
Çünkü hızla söylenen hiçbir kelime kalbe değmez.
Derinlikte ise bağ vardır, anlayış vardır, şefkat vardır.
Kendine ve karşındakine alan tanımak; modern ilişkilerin unuttuğu en büyük değerdir.

Bugün en pahalı saat, zamanı gösterebilir; ama onu hissettiremez.
Zamanı hissetmek için susmak, beklemek, dinlemek gerekir.
Bir gün boyunca hiçbir şey üretmeden sadece var olmak; artık bir zayıflık değil, bir cesaret göstergesi olmalı. Çünkü insan kendini sessizlikte duyar, sakinlikte toparlar, derinlikte bulur.

Belki de hayatın anlamı daha çok şeye sahip olmakta değil, daha azla kalabilmekte gizlidir.

Zamanın yeni lüksü artık hız değil, huzur.
Daha çok değil, daha derin yaşamak.
Daha hızlı değil, daha farkında olmak.
Gürültünün içinde bile kendi iç sesini duyabilmek.
Ve en önemlisi, kim olduğumuzu hatırlayacak kadar yavaşlamak.

Çünkü sakinlik zayıflık değil, bir bilgeliktir.
Derinlikse kaybolmak değil, kök salmaktır.
Modern dünyanın gürültüsüne karşı, sessizliğini koruyabilen herkes artık gerçek anlamda zengin sayılır.

Sevgiyle,
Pınar Eytemiş
Sosyolog & Aile Danışmanı
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.