Zeynep Teyze'nin Rutini
Kapıdan çıkacağı sırada elini yeleğinin cebine soktu Zeynep teyze. Çocuklara götüreceği şekeri unuttuğunu anladığı an mutfağa yürüdü usul usul. Hemen çekmeceyi açtı ve cebine dört şeker iliştirdi. Bu şekerleri gideceği komşusunun çocuklarına verecekti. Ne kadar da seviniyorlardı o şekerleri görünce. Bastonunu yanına aldı ve kapısını kapatıp ağır ağır ilerledi komşusunun evine. Saati hiç şaşmazdı. İşe gidermiş gibi her gün saat 17 olduğunda evinden çıkar, 5 dakika sonra da komşusunun kapısında olurdu. Her gün farklı bir komşusuna giderdi. 1 yıldır devamlı olan bu ziyaretlerden artık komşuları hangi günün ona ait olduğunu bilirlerdi.
Yalnızlık ve Evlat Hasreti
Yaşlılığı zordu Zeynep teyzenin. Bu zorluk hastalıktan değildi. Bu zorluk eşi öldüğünden beri içinde büyüyen ölüm korkusuydu. Yapa yalnız olmanın verdiği ızdıraptı. Eşi ölürken o yanındaydı. Şimdi onun yanında öldüğünü haber verecek kimsesi yoktu. Eşi Hüseyin amcadan kalan maaşla kıt kanaat geçiniyordu. İki oğlu vardı biri İstanbul’da biri ise Almanya’daydı. İkisi de onun varlığını unutur ne arar ne sorarlardı. 4 sene de bir gelir, bir gün yüzlerini buruşturarak kalır, sonra da dönerlerdi. Babalarının cenazesine bile 1 hafta sonra gelmişlerdi. Bu şekilde de ne evlerinde bereket olur ne de başları beladan kurtulurdu. Sebebini hayat şartlarına ve başkalarına bağlar, “bir annemiz var onun duasını alalım yanımızda yaşasın” demezlerdi.
Yük Olmaktan Çekinmek ve Komşuların Hürmeti
Zeynep Teyze yük olmak istemezdi. Bilirdi gideceği evde göze batacağını. “Kendi evimde, azıcık aşım ağrısız başım kalayım. Kimseye dert olmayayım” derdi. Evlatlarına da gönül koymazdı. Yine dualarını onların üzerinden eksik etmezdi.
Köylüler ise yaşlının ne kadar önemli olduğunu bilir, saygısını ve hürmetini göstermekten geri kalmazlardı. Pazara giden köylülerden birileri mutlaka fazladan meyve, sebze alır ona verirdi. Üst mahalleden komşusu Kenan ve Hatice ise kendilerine alırken mutlaka bir ekmek de ona alırlardı. O ise bunların karşılığını dua ile öderdi. İçten ve samimiyetle ettiği dualar sayesinde o komşularının evlerinde ne bir hastalık ne de bir geçim sıkıntısı olurdu. Nereden nasıl geldiğini anlayamadan gelirdi ve işleri kolaylaşırdı.
Gülten'in Kapısında
Bugün günlerden Çarşamba’ydı ve sıra Gülten’deydi. Gülten 10 senelik evli, maharetli bir kadındı. İki küçük çocuğu vardı ve evin tüm yükü onun omuzlarındaydı. Kapı çalınca yorgunluktan uzandığı koltuktan kalktı ve saate baktı. “Geldi Zeynep teyzem. Hiç şaşmaz” dedi gülümseyerek. Çocuklar ondan önce açtı kapıyı ve heyecanla ona verecekleri şekerleri beklediler. Şekerini alan Zeynep teyzeye sarılıp, oyununu oynamaya devam etti. Gülten, hemen bir çay koydu ve her zamanki gibi oturup Zeynep teyze ile sohbet etti. Çaylar içildikten sonra ise Zeynep teyze yine “Bereketiniz eksik olmasın, Allah size darlık yüzü göstermesin. Hayırlı dualarınız kabul olsun” diye dua ettikten sonra, ağır ağır evinin yolunu tuttu.
Aksayan Ziyaret ve Kalp Krizi
Aradan geçen bir hafta sonunda Gülten fırından çıkardığı keki kenara alıyordu. Biliyordu bugün sıra ondaydı ve 10 dakika sonra Zeynep teyze gelecekti. Hemen çayı demledi. Bugün içinden gelmişti. Çayın yanına güzel bir kek yapmıştı. Eşi güzel bir işe girmişti. Artık aldığı maaştan daha fazla para girecekti evlerine. Aradan geçen yarım saat sonunda Zeynep teyze gelmemişti. Gülten’in içine bir kurt düştü. “Hiç aksatmazdı. Kesin bir şey oldu” dedi telaşla ve çayın altını kapatıp, tabağa koyduğu keki yanına alıp, Zeynep teyzenin evinin yolunu tuttu. Kapıyı aralık görünce bu korkusu daha da arttı. Hafifçe araladı kapıyı ve Zeynep teyzeyi yerde baygın görünce korkudan elindeki tabağı yere düşürdü. Hemen yola çıkıp bağırdı. “Yardım edin. Zeynep teyzeye bir şeyler olmuş. Yetişin!”. Koşarak gelen köyün delikanlıları hemen Zeynep teyzeyi arabaya bindirip hastaneye yetiştirdiler. Doktorun muayenesinin ardından, yaşlı kadının kalp krizi geçirdiğini öğrendiklerinde çok şaşırdılar. “Eğer biraz daha geç kalsaydınız Teyzeyi kaybedebilirdiniz. Çok şükür ki hayati tehlikesi yok” demişti doktor. Zeynep teyze kendine gelince Gülten hemen yanına oturdu ve ellerini tuttu. “Çok korkuttun beni Zeynep teyzem. Çok şükür ki iyisin”. “Gülten gelin. Cebimde şekerler vardı. Onları çocuklara götür hemi” dedi kısık sesiyle. “İyileşince sen verirsin” dedi Gülten ve gözyaşlarını tutamamıştı. Hasta yatağında bile çocuklara veremediği şekeri düşünüyordu yaşlı kadın.
Duaların Bereketi ve Yalnızlık Korkusunun Çözümü
Aradan geçen 1 hafta sonunda hastaneden çıkmıştı Zeynep teyze. Gülten onu yanına almış ve tam iyileşene kadar onu kendi evine göndermemişti. Gülten’in evinde bereket ve huzur hiç eksik olmadı. Yetmeyen maaşlarından artık kenara para bile arttırabiliyorlardı. Zeynep teyze camdan dışarıya baktığında her gün bir komşusuna ziyarete gitmekteki amacını hatırladı. O yalnız ölmekten korkuyordu. “Ölürüm de kokana kadar kimse fark etmez” diye düşünüyordu. Bu yüzden de çözümü her gün aynı saatte bir komşusuna gitmekte bulmuştu. Bu sayede gelmediğinde elbet birisi şüphelenecek ve kokmadan toprağa verilebilecekti.
Yaşlılara Hürmetin Önemi
Hepimiz bir gün yaşlanacağız, güçten düşeceğiz. O günler gelmeden yaşlılarımıza hürmet göstermeli ve onların dualarını almalıyız. Onlar bereket sebebidir. Bir bebek kadar sevgiye muhtaçken, yük olmaktan çekinecek kadar da büyük yüreklidirler. Bir gün bizlerde onların yaşına geleceğiz. Onlara yapacağımız davranışlar, ileride bize nasıl davranılmasını istiyorsak o şekilde olmalıdır. Ölmeden, yanımızdan gitmeden, yaşlılarımızın kıymetini bilelim ve onları yalnızlığa mahkûm etmeyelim. Yaşlılara hürmet, İslam'ın en güzel ve üzerinde önemle durduğu prensiplerindendir. "Bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse, Allah da yaşlılığında ona hürmet edecek kimseler yaratır." (Tirmizî, Birr, 75) Bu hadis, yaşlılara gösterdiğimiz saygının karşılığının ahirette değil, bizzat bu dünyada da görüleceğini müjdeliyor. Yaptığımız iyilik, bir güvence ve erdem döngüsü olarak bize geri dönecektir.
Şimdi bir kez daha hatırlayalım kıymetlilerimizi. Sıla-i rahim yapalım. Onları ziyaret edelim veya bir telefon ile gönüllerine sevgi gönderelim. Onlar bizim kısa bir ziyaretimizi ve bir telefonumuzu hasretle bekliyorlar. Onları unutmayalım…
