Günümüzde çocuklar, erken yaşlardan itibaren dijital teknolojiyle iç içe bir şekilde büyümektedir. Literatürde bilgisayar, televizyon, akıllı telefon gibi araçlar genellikle dijital medya, ekran veya teknolojik cihazlar kavramlarıyla ifade edilmektedir (Mustafaoğlu ve ark., 2018). Bu araçlarla tanışma yaşı giderek düşmekte ve çocuklar ekran karşısında uzun süre geçirebilmektedir (Furuncu & Öztürk, 2020). Yengil ve arkadaşlarının (2019) araştırması, okul öncesi çocuklar arasında teknolojik cihaz kullanımının oldukça yaygın olduğunu ortaya koymuştur. Yıldız ve arkadaşlarının (2022) çalışmasında ise, 3-6 yaş aralığındaki çocukların büyük bir kısmının günde bir saatten fazla ekran karşısında vakit geçirdiği belirlenmiştir.
Ekran Süresinin Çocuk Sağlığı Üzerindeki Etkileri
Aşırı ekran maruziyeti, çocukların gelişimsel alanlarında çeşitli olumsuzluklara yol açabilmektedir (Asqarova & Zengin, 2022). Özellikle fiziksel, bilişsel, dil ve sosyo-duygusal gelişim alanlarında düşüşler gözlemlenebilmektedir (Domingues-Montanari, 2017). Bunun yanı sıra baş ağrısı, sırt ağrısı, depresyon ve kaygı gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca aşırı ekran kullanımı çocuklarda dil gelişiminde gecikmeye, görme problemlerine, sağlıksız beslenme eğilimlerine ve fiziksel aktivite azlığına neden olabilmektedir (Asqarova & Zengin, 2022). Bu durum; az uyku, obezite, yüksek tansiyon ve ekran bağımlılığı gibi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebilmektedir (Domingues-Montanari, 2017). Amerikan Pediatri Akademisi, 2-5 yaş arası çocukların ekran süresinin günde en fazla bir saat ile sınırlanmasını ve bu sürenin kaliteli içeriklerle değerlendirilmesini önermektedir (Council on Communications and Media, 2016).
Ekran Kullanımı ve Yeme Davranışı
Ekran karşısında geçirilen her ek sürenin, yüksek yağ ve şeker oranına sahip yiyeceklerin tüketimiyle ilişkili olduğu bildirilmektedir (Domingues-Montanari, 2017). Kamaleddine ve arkadaşları (2022), 3-7 yaş aralığındaki çocuklarda günde iki saatten fazla ekran süresine sahip olanların sağlıksız gıda tüketimine daha yatkın olduklarını belirtmiştir. Neamat ve ark. (2023) tarafından yürütülen bir başka çalışmada ise, okul öncesi dönemde dijital bağımlılıkla yeme davranışı arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Ünal’ın (2022) bulgularına göre, 3-5 yaş grubundaki çocukların öz denetim becerileri henüz yeterince gelişmemiştir. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarının ekran süresi ve beslenme alışkanlıklarını yakından takip etmeleri, ekran bağımlılığı ve yeme davranışı bozukluklarının önlenmesinde büyük önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, okul öncesi çocuklarda ekran bağımlılığı ile yeme davranışı arasındaki ilişkinin araştırılması, hem ebeveynler hem de eğitimciler ve sağlık profesyonelleri açısından farkındalık oluşturma potansiyeline sahiptir. Ayrıca, bu tür çalışmalar çocukların sağlıklı ekran kullanımı ve beslenme alışkanlıkları geliştirmelerine katkı sağlayarak literatüre önemli bir destek sunmaktadır.
Yeme Bozuklukları Nelerdir?
Anoreksiya Nervoza
Anoreksiya nervoza, kişinin kilo alma korkusu nedeniyle aşırı kısıtlayıcı beslenme davranışları sergilemesiyle ortaya çıkan bir bozukluktur. Birey, beden ağırlığını kontrol etme isteğiyle yemek yemeyi ciddi oranda sınırlandırır ve kendini olduğundan kilolu algılar. Bu durum, ciddi kilo kaybına ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir.
Bulimiya Nervoza
Bulimiya nervoza, aşırı yemek yeme (tıkanırcasına yeme) dönemleriyle ardından gelen kusma, aşırı egzersiz yapma veya laksatif kullanımı gibi telafi edici davranışların görüldüğü bir bozukluktur. Birey genellikle normal kiloda olmasına rağmen kilo alma korkusu yaşar ve bu durum suçluluk, utanç gibi duygularla ilişkilidir.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu (Binge Eating Disorder)
Bu bozuklukta kişi, kısa sürede büyük miktarda yiyecek tüketir ancak bulimiyada olduğu gibi kusma ya da telafi edici davranışlarda bulunmaz. Bu nedenle kilo artışı sık görülür. Tıkınırcasına yeme atakları genellikle stres, kaygı ya da olumsuz duyguların ardından ortaya çıkar.
Ortoreksiya Nervoza
Ortoreksiya nervoza, kişinin sağlıklı beslenmeye aşırı derecede odaklanmasıyla karakterize edilen bir yeme bozukluğudur. Bu bireyler, tükettikleri besinlerin doğallığına, içeriğine ve hazırlanma şekline aşırı dikkat ederler. Başlangıçta sağlıklı beslenme isteğiyle ortaya çıkan bu davranış, zamanla katı bir yeme kuralına dönüşür ve bireyin sosyal, psikolojik ve fiziksel yaşamını olumsuz etkilemeye başlar.
Ortoreksiya nervozası olan kişiler; katkı maddesi, şeker, yağ, gluten veya işlenmiş gıdalardan tamamen kaçınmaya çalışır. Ancak bu durum, besin çeşitliliğinin azalmasına, yetersiz beslenmeye ve sosyal izolasyona neden olabilir. Kişi, “sağlıksız” olarak gördüğü yiyecekleri tükettiğinde suçluluk veya kaygı hissedebilir.
Diğer yeme bozukluklarından farklı olarak, amaç kilo vermek değil, “mükemmel” veya “doğru” beslenmeye ulaşmaktır. Ancak bu saplantı, zamanla bireyin yaşam kalitesini düşürür, beden sağlığını ve psikolojik dengesini bozabilir.
Ortoreksiya nervoza, henüz DSM-5’te (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) ayrı bir tanı kategorisi olarak yer almamakla birlikte, günümüzde giderek artan bir yeme davranışı bozukluğu türü olarak kabul edilmektedir.
