Popüler kültür öylesine güçlü bir akış ki, neredeyse hepimiz onun sürüklediği dalgalara kapılıyoruz. Bir gün herkes aynı diziyi konuşuyor, ertesi gün sosyal medyada aynı dans figürünü yapıyor. Daha da ilginci, bu hızlı tüketim alışkanlığı artık hayatımızın sıradan bir parçası haline geldi. Ama şu soruyu sormadan edemiyorum: Biz mi bu akımları seçiyoruz, yoksa onlar mı bizi seçiyor?
Popüler kültür üzerine konuşurken, sevgili okuyucum, sana bunun zararlı ya da tekdüze olduğuna dair uzun nasihatler vermeyeceğim. Sadece birlikte düşünecek ve farkındalık kazanacağız.
Popüler Kültür ve Zevklerimiz
Şimdi biraz da kendi zevklerimize odaklanalım. Dinlemekten keyif aldığın şarkı tarzını düşün mesela. Aklına pek çok şarkı gelecektir. Peki viral olan kesitler sayesinde duyduğun şarkılar? Bunlar gerçekten senin tercihin miydi, yoksa “herkes bu şarkıyı dinliyor” diye mi dinlemeye başladın?
Bunun iki yanıtı olabilir:
- Viral olduğu için duyduğumuz şarkı gerçekten zevkimize hitap ediyordur ve bizim için yeni bir keşfe dönüşebilir.
- Ya da yalnızca herkes dinlediği için biz de dinliyor olabiliriz.
Spotify listelerinden Netflix önerilerine kadar neredeyse tüm tercihlerimiz algoritmaların eliyle şekilleniyor. O çok “benim tarzım” dediğimiz şey aslında küresel bir yönlendirme olabilir mi?
Tüketim Çağında Popüler Kültür
Popüler kültür yalnızca zevklerimizi değil, alışveriş alışkanlıklarımızı da yönlendiriyor. Sosyal medya fenomenleri aynı dönemde aynı ürünle içerikler üretip binlerce insana reklam yapabiliyor. Ardından “herkes alıyor, ben de alayım” düşüncesiyle aslında hiç ihtiyacımız olmayan bir ürüne para ödüyor olabiliyoruz. Üstelik ürünün popülerliği fiyatını da artırıyor.
Örneğin, herkesin çantasında ya da elinde görebileceğin bir oyuncak düşün. Şu an bu yazıyı okuyanların çoğunun aklına aynı oyuncak gelmesi bile popüler kültürün gücünü açıklıyor. Peki sen bu oyuncağa kafandan bir fiyat biçsen, maksimum ne kadar öderdin? Güncel fiyatıyla arasında uçurum olabilir.
Benzer şekilde, her gelir grubundan insanın aynı telefonlara sahip olması artık bir eksiklik ya da “geride kalmışlık” gibi hissettiriyor. Bu durum, sistematik biçimde bize sunulan ve zihinlerimize işlenen düşüncelerin bir yansıması olabilir.
Popüler Kültürü Doğru Okumak
Belki de popüler kültürü küçümsemek yerine onu doğru okumalıyız. Çünkü trendler yalnızca tüketim alışkanlıklarımızı değil, kimliğimizi de şekillendiriyor. Sonuçta “popüler” olan, toplumun aynası değil midir?
Bir dans akımını düşünelim. Sosyal medyada gezinirken binlerce farklı yüzün aynı hareketi yaptığını görürüz. Bu durum, insanlar arasında bir iletişim biçimi gibidir ve eğlenceli bir yöntemdir. Fakat herkesin aynı hareketi farklı ölçülerde yapması, aslında farklılıklarımızı da hatırlatır.
Profesyonel bir dansçının videosunda estetik ve vücut hakimiyeti dikkat çeker. Bir çocuğun aynı dansı yapmaya çalışırkenki çabası ise bambaşka bir duygu uyandırır. Ya da bir çiftin birlikte çektiği dans videosu bize samimiyet hissettirebilir. Hepsi aynı dans, aynı şarkı, aynı içerik ama etkisi bambaşka değil mi?
Şimdi bir de olumsuz açıdan bakalım. Diyelim ki viral olan bir oyun var ve bu oyun kontrol kaybı ya da şiddet içeriyor. Popüler kültür sayesinde birçok çocuğun bu oyunla tanışması kulağa pek hoş gelmiyor, değil mi?
Son Söz
Sevgili okuyucum, aynı bu örneklerde hissettiğin duygularla kendi fikrini oluşturmanı istiyorum. Elinde bir güç olsa, popüler kültürü ortadan kaldırır mıydın? Sence yararlı mı, yoksa zararlı mı? Çözüm yolu ne olabilir?
Benim cevabım ise şu: İnsanların popüler kültürle birlikte kaybettiği en önemli şey kontrol ve irade.
- Bu içerik bana ne hissettirdi?
- Bu akımı izlemek bana keyif veriyor mu?
- Bu şarkı gerçekten zevkime uygun mu?
Eğer bu soruları sormayı bırakırsak o zaman trendler bizi yönetebilir. Fakat farkında bir şekilde ele alabilirsek o zaman da biz trendleri yönlendirebiliriz.
Öğr. Psk. Ayşe Kızılay