Günlük hayatımızda çoğu zaman fark etmeden yanımızda taşıdığımız bir konu vardır: duygularımız. Peki, neden varlar? Ne işe yarıyorlar? Her duyguyu hissetmek gerekli mi? Sadece mutlu olsak yetmez miydi?
Hepimiz mutlu olmayı isteriz. İsteriz ki, dileklerimiz gerçekleşsin, sürekli gülelim, hiç üzülmeyelim, korkmayalım, endişelenmeyelim. Ama düşündünüz mü; belki de tüm duygular size bir şeyler anlatıyor olabilir. Çünkü her duygu, sizi hayatta tutan bir rehber, karar almanızı sağlayan bir yol gösterici, çözüm üretmenize destek olan bir işlev taşır.
Duyguların Gizli Rehberliği
Korku, hayatta kalmamızı sağlayan bir alarm gibidir. Karanlık bir sokakta yürürken ya da yeni bir işe başlarken hissettiğiniz tedirginlik, aslında size adım atmadan önce düşünmeniz gerektiğini hatırlatır.
Öfke, sınırlarınızı çizmenize yardımcı olur. Haksızlığa uğradığınızda içinizde yükselen öfke, sessizce kabullenmeye değil, değişim için harekete geçmeye yönlendirir.
Üzüntü, kayıplarımızı anlamlandırmamıza yardımcı olur; değer verdiklerimizin kıymetini fark etmemizi sağlar.
Mutluluk ise tek başına bir hedef değildir; diğer duygularla birlikte anlam kazanır.
Hayatın Gölgesi ve Işığı
Mutluluk, neşe, heyecan… Bunlar güneş ışığı gibidir; ruhumuzu ısıtır. Keder, kaygı, pişmanlık ise gölge gibidir. Gölge olmasa ışığın değerini tam olarak anlayamayız.
Bazen küçük anlar duyguların gücünü gösterir: Bir çocuğun ilk adımlarını izlerken duyduğumuz şaşkınlık, sevdiğimiz birinin sarılışıyla hissettiğimiz güven, ya da kaybettiklerimizin ardından gelen derin üzüntü… Hepsi, yaşamın farklı yüzlerini hissettiren öğretmenlerdir.
Sonuç Yerine
Belki de en önemli ders, hayatta tek bir duyguya odaklanmanın eksik bir bakış olduğudur. Gerçek mutluluk, tüm duygularımızı kabul etmekte ve onlardan ders çıkarmakta gizlidir.
Unutmayalım: Bir gülüş kadar değerli olan, gözyaşlarından öğrenilen derslerdir.
Öğr. Psk. Ayşe KIZILAY