Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Zeynep  Demiroğlu- Psk.Dan.
Köşe Yazarı
Zeynep Demiroğlu- Psk.Dan.
 

Sınav Süreci: Başarıdan Çok Daha Fazlası

​Sınav dönemi, özellikle gençler için yalnızca bir ölçme değerlendirme aracı olmanın çok ötesinde anlamlar taşır. Geleceğin şekillendiği, belirsizliğin yoğun hissedildiği ve bireyin hem kendisiyle hem de çevresiyle kurduğu ilişkinin yeniden sınandığı, belki de kendini yeniden keşfettiği bir dönemdir. Yapılan araştırmalar, sınavların gençlerin yalnızca bilişsel becerilerini değil; duygu düzenleme kapasitesini, stres yönetim stratejilerini ve içsel motivasyon kaynaklarını da ortaya çıkardığını göstermektedir. Dolayısıyla sınav sürecini anlamak, gençlerin gelişimsel ihtiyaçlarını anlamaktan ayrı düşünülemez. İkisi de birbiriyle iç içedir. ​Kaygının İki Yüzü ​Sınav kaygısı, öğrencilerin önemli bir kısmının yaşadığı ortak bir deneyimdir. Bu kaygı, aslında belirli bir düzeye kadar performansı artırıcı etki gösterir; çünkü bireyi hazırlanmaya ve disipline olmaya yönlendirir. Aynı zamanda bu çocuğun veya ergenin sınava önem verdiğini gösterir. Ancak kaygı kontrolden çıktığında performansı düşüren, zihinsel odağı bozan ve kişinin kendine ilişkin algısını zedeleyen bir hâl alır. Klinik gözlemler ve literatür, yüksek sınav kaygısının yalnızca başarısızlık korkusuyla değil; aynı zamanda “yetersiz görülme”, “aileyi hayal kırıklığına uğratma”, “geleceğin kontrolünü kaybetme” gibi daha derin psikolojik temellerle ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu nedenle sınav sürecini ele alırken, yalnızca teknik çalışma yöntemlerini değil; bireyin içsel dünyasını da merkeze almak gerekir. ​Yarış Değil, Bütüncül Gelişim ​Birçok öğrenci sınav döneminde kendini “yarışın içinde” gibi hisseder. Bu his, modern toplumun başarı odaklı yapısıyla yakından ilişkilidir. Başarıyı yalnızca puan, sıralama ya da diploma üzerinden tanımlayan anlayış, öğrencilerin kendi değerlerini tek bir değişkene indirgemesine yol açabiliyor. Oysa psikolojik danışmanlık yaklaşımı, bireyin çok yönlü gelişimini temel alır: akademik, duygusal, sosyal ve bilişsel boyutlar birbirini tamamlayan yapılardır. Bir öğrencinin soru çözme becerisi kadar, kendini tanıma, zorluklar karşısında esnek kalma ve duygularını düzenleme becerileri de başarının temel parçalarıdır. ​Ailenin Gerçek Desteği ​Bu noktada ailelerin tutumu kritik bir rol oynar. Araştırmalar, destekleyici aile ortamının öğrencinin sınav kaygısını azalttığını ve motivasyonunu artırdığını ortaya koyuyor. Ancak bu destek, “yükleme” şeklinde değil; anlayış, koşulsuz kabul ve sağlıklı iletişim biçiminde olduğunda anlam kazanır. “Başarman lazım”, “Bak herkes çalışıyor”, “Bu sınav geleceğini belirliyor” gibi ifadeler, iyi niyetli olsa da öğrencinin zihninde baskı oluşturabilir. Oysa ailelerin “Senin çaban bizim için değerli”, “Biz seni sonuçla değil, emekle değerlendiriyoruz” gibi mesajlar vermesi, öğrencinin psikolojik dayanıklılığını güçlendirir. ​Kendine Şefkat Zamanı ​Sınav sürecinde en az konuşulan konulardan biri de öğrencilerin kendine şefkat geliştirme ihtiyacıdır. Kendine şefkat, bireyin başarısızlık ya da hata anlarında kendine anlayışla yaklaşabilme kapasitesidir. Yapılan çalışmalar, kendine şefkat düzeyi yüksek öğrencilerin stresle daha etkili baş ettiğini, sınav performansının olumsuz duygulardan daha az etkilendiğini göstermektedir. Gençlerin “yanlış yaparsam değerim azalır” düşüncesini dönüştürmesi, sınav sürecini sağlıklı yönetmelerinde kritik bir adımdır. ​Süreç Kazandırır, Sonuç Geçer ​Sınav dönemini yalnızca bir sonuç odaklı süreç olarak görmek, büyük bir yanılgıdır. Bu süreç, gençlerin kendi sınırlarını, dayanıklılıklarını, öğrenme stillerini, eksik olduğu yönlerini ve psikolojik ihtiyaçlarını keşfettikleri bir gelişim yolculuğudur. Elbette sınavlar önemlidir; ancak hiçbir sınav bireyin tüm potansiyelini, karakterini veya geleceğini kapsayacak kadar büyük değildir. Asıl önemli olan, gençlerin bu süreçten güçlenerek çıkabilmesi, kendilerini tanıyabilmesi ve yaşam boyu sürecek öğrenme becerilerini kazanabilmesidir. ​Sınavlar gelip geçer; fakat onların öğrettiği psikolojik beceriler hayatın her alanına yayılır. Bu nedenle sınav süreci yalnızca puan değil, genç bir bireyin ruhsal gelişimi açısından da ciddiyetle ele alınması gereken bir dönemdir. Psikolojik danışmanların da sıkça vurguladığı gibi: “Sınav bir sonuç değil, bir süreçtir; süreçte kazanılan beceriler ise ömürlüktür.”   ​Bu köşe yazısı hakkındaki düşüncelerinizi paylaşmak ister misiniz?
Ekleme Tarihi: 28 Kasım 2025 -Cuma

Sınav Süreci: Başarıdan Çok Daha Fazlası

​Sınav dönemi, özellikle gençler için yalnızca bir ölçme değerlendirme aracı olmanın çok ötesinde anlamlar taşır. Geleceğin şekillendiği, belirsizliğin yoğun hissedildiği ve bireyin hem kendisiyle hem de çevresiyle kurduğu ilişkinin yeniden sınandığı, belki de kendini yeniden keşfettiği bir dönemdir. Yapılan araştırmalar, sınavların gençlerin yalnızca bilişsel becerilerini değil; duygu düzenleme kapasitesini, stres yönetim stratejilerini ve içsel motivasyon kaynaklarını da ortaya çıkardığını göstermektedir. Dolayısıyla sınav sürecini anlamak, gençlerin gelişimsel ihtiyaçlarını anlamaktan ayrı düşünülemez. İkisi de birbiriyle iç içedir.

​Kaygının İki Yüzü

​Sınav kaygısı, öğrencilerin önemli bir kısmının yaşadığı ortak bir deneyimdir. Bu kaygı, aslında belirli bir düzeye kadar performansı artırıcı etki gösterir; çünkü bireyi hazırlanmaya ve disipline olmaya yönlendirir. Aynı zamanda bu çocuğun veya ergenin sınava önem verdiğini gösterir. Ancak kaygı kontrolden çıktığında performansı düşüren, zihinsel odağı bozan ve kişinin kendine ilişkin algısını zedeleyen bir hâl alır. Klinik gözlemler ve literatür, yüksek sınav kaygısının yalnızca başarısızlık korkusuyla değil; aynı zamanda “yetersiz görülme”, “aileyi hayal kırıklığına uğratma”, “geleceğin kontrolünü kaybetme” gibi daha derin psikolojik temellerle ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu nedenle sınav sürecini ele alırken, yalnızca teknik çalışma yöntemlerini değil; bireyin içsel dünyasını da merkeze almak gerekir.

​Yarış Değil, Bütüncül Gelişim

​Birçok öğrenci sınav döneminde kendini “yarışın içinde” gibi hisseder. Bu his, modern toplumun başarı odaklı yapısıyla yakından ilişkilidir. Başarıyı yalnızca puan, sıralama ya da diploma üzerinden tanımlayan anlayış, öğrencilerin kendi değerlerini tek bir değişkene indirgemesine yol açabiliyor. Oysa psikolojik danışmanlık yaklaşımı, bireyin çok yönlü gelişimini temel alır: akademik, duygusal, sosyal ve bilişsel boyutlar birbirini tamamlayan yapılardır. Bir öğrencinin soru çözme becerisi kadar, kendini tanıma, zorluklar karşısında esnek kalma ve duygularını düzenleme becerileri de başarının temel parçalarıdır.

​Ailenin Gerçek Desteği

​Bu noktada ailelerin tutumu kritik bir rol oynar. Araştırmalar, destekleyici aile ortamının öğrencinin sınav kaygısını azalttığını ve motivasyonunu artırdığını ortaya koyuyor. Ancak bu destek, “yükleme” şeklinde değil; anlayış, koşulsuz kabul ve sağlıklı iletişim biçiminde olduğunda anlam kazanır. “Başarman lazım”, “Bak herkes çalışıyor”, “Bu sınav geleceğini belirliyor” gibi ifadeler, iyi niyetli olsa da öğrencinin zihninde baskı oluşturabilir. Oysa ailelerin “Senin çaban bizim için değerli”, “Biz seni sonuçla değil, emekle değerlendiriyoruz” gibi mesajlar vermesi, öğrencinin psikolojik dayanıklılığını güçlendirir.

​Kendine Şefkat Zamanı

​Sınav sürecinde en az konuşulan konulardan biri de öğrencilerin kendine şefkat geliştirme ihtiyacıdır. Kendine şefkat, bireyin başarısızlık ya da hata anlarında kendine anlayışla yaklaşabilme kapasitesidir. Yapılan çalışmalar, kendine şefkat düzeyi yüksek öğrencilerin stresle daha etkili baş ettiğini, sınav performansının olumsuz duygulardan daha az etkilendiğini göstermektedir. Gençlerin “yanlış yaparsam değerim azalır” düşüncesini dönüştürmesi, sınav sürecini sağlıklı yönetmelerinde kritik bir adımdır.

​Süreç Kazandırır, Sonuç Geçer

​Sınav dönemini yalnızca bir sonuç odaklı süreç olarak görmek, büyük bir yanılgıdır. Bu süreç, gençlerin kendi sınırlarını, dayanıklılıklarını, öğrenme stillerini, eksik olduğu yönlerini ve psikolojik ihtiyaçlarını keşfettikleri bir gelişim yolculuğudur. Elbette sınavlar önemlidir; ancak hiçbir sınav bireyin tüm potansiyelini, karakterini veya geleceğini kapsayacak kadar büyük değildir. Asıl önemli olan, gençlerin bu süreçten güçlenerek çıkabilmesi, kendilerini tanıyabilmesi ve yaşam boyu sürecek öğrenme becerilerini kazanabilmesidir.

​Sınavlar gelip geçer; fakat onların öğrettiği psikolojik beceriler hayatın her alanına yayılır. Bu nedenle sınav süreci yalnızca puan değil, genç bir bireyin ruhsal gelişimi açısından da ciddiyetle ele alınması gereken bir dönemdir. Psikolojik danışmanların da sıkça vurguladığı gibi: “Sınav bir sonuç değil, bir süreçtir; süreçte kazanılan beceriler ise ömürlüktür.”

 

Bu köşe yazısı hakkındaki düşüncelerinizi paylaşmak ister misiniz?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.