Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
 Yunus Emre BALI-Psik.Dan
Köşe Yazarı
Yunus Emre BALI-Psik.Dan
 

Her Zaman Güçlü Olmak Zorunda mıyız?

Toplum veya kendi iç sesimiz tarafından bize sürekli “güçlü ol”, “güçlü görün” gibi cümleler telkin edilir. Gerçekten güçlü olmak veya güçlü olmaya çalışmak bir güç müdür? Yoksa içten çöküşün bir başlangıcı mıdır? Güçlü Kalma Çabası ve Bastırılan Duygular Güçlü görünme çabası çoğu zaman toplumsal baskılardan doğar. Özellikle bilinç seviyesi düşük toplumlarda sürekli telkin edilen “güçlü olmak zorundasın” sesi, bireyin içten çöküşünün başlangıcına sebebiyet verir. Birey, toplumsal kabul veya övgü için güçlü görünmeyi önemli bir nitelik varsayar. Sırf güçlü görünmek için yaşaması gereken duyguları yaşamaz; onları baskıladıkça baskılar, iter ve sıkıştırır. Belli bir zaman sonra bastırdığı duygular artık kabına sığmaz olur, taşar — ve bu taşkın yıkıcı bir etkiye sahiptir. Bu durumu kartopunun çığa dönüşmesine benzetebiliriz. Bastırdığımız her duygu yamaçtan aşağı yuvarlanan bir kartopuna benzer. Kartopu yamaçtan yuvarlanırken geçtiği yerlerdeki karı da kendine ekler ve büyük bir çığ olur. Bastırdığımız duygular da ilk başta küçük görünseler de, bir zaman sonra olumlu olumsuz bütün duyguları kendisine katar ve insanı etkisi altına alır. Bastırdığımız her duygunun günü gelince esiri oluruz. Toplumsal Normlar ve Bastırılan Benlik Bastırılan duyguların çoğu, toplumsal normlardan oluşur. Süperego, İd’in yaşamak istediği duyguları “elalem ne der” safsatasıyla baskılar. Ego aradaki dengeyi sağlayamaz ve yaşanması gereken duygular yaşanmadan bastırılır. Yaşanmamış her duygu, duygusal çöküşümüze bir tuğla ekler. Örnek verecek olursak; birbirinden yeni ayrılmış bir çifti ele alalım. Kadın, yaşanması gerektiği gibi duygularını yaşar — acısını, üzüntüsünü, kederini... Erkek ise arkadaşlarıyla eğlenceye çıkar, hiçbir şey olmamış gibi davranır ve yaşaması gereken duyguları baskılar. Erkek hayatından çok memnun görünse de kadının hayatı pek de yolunda gitmemektedir. Bir müddet sonra kadın toparlanmaya başlar. Yaşanması gereken duygular yaşanmış, acı çekilmiş ve geleceğe bakmanın zamanı gelmiştir. Fakat aynı durum erkek için geçerli değildir. Erkek, bir müddet sonra bastırdığı duyguların istilasına uğramıştır. Zevkle yaptığı şeylerden zevk almamaya başlamıştır. Olumsuz duygu ve düşünceler dört bir yanını sarmıştır ve kendini zifiri karanlık bir kuyuda kimsesiz hisseder. Bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatması çok daha güç olmuştur. Gerçek Güç: Duygularını Yaşayabilmek Örnekte de görüldüğü gibi yaşanması gereken her duygu o an yaşanmalı. Acı çekmek gerekiyorsa çekilmeli, mutlu olmak lazımsa olunmalı, ağlamak gerekiyorsa ağlanmalı, kahkaha atmak gerekiyorsa atılmalı. Birileri tarafından takdir edilmek için, sosyal açıdan kabul edilebilmek uğruna duygusal çöküşünüze zemin hazırlamayın. Unutmayın: Her zaman güçlü olmak zorunda değiliz.  
Ekleme Tarihi: 27 Ekim 2025 -Pazartesi

Her Zaman Güçlü Olmak Zorunda mıyız?

Toplum veya kendi iç sesimiz tarafından bize sürekli “güçlü ol”, “güçlü görün” gibi cümleler telkin edilir.

Gerçekten güçlü olmak veya güçlü olmaya çalışmak bir güç müdür?
Yoksa içten çöküşün bir başlangıcı mıdır?

Güçlü Kalma Çabası ve Bastırılan Duygular

Güçlü görünme çabası çoğu zaman toplumsal baskılardan doğar. Özellikle bilinç seviyesi düşük toplumlarda sürekli telkin edilen “güçlü olmak zorundasın” sesi, bireyin içten çöküşünün başlangıcına sebebiyet verir.

Birey, toplumsal kabul veya övgü için güçlü görünmeyi önemli bir nitelik varsayar. Sırf güçlü görünmek için yaşaması gereken duyguları yaşamaz; onları baskıladıkça baskılar, iter ve sıkıştırır.

Belli bir zaman sonra bastırdığı duygular artık kabına sığmaz olur, taşar — ve bu taşkın yıkıcı bir etkiye sahiptir. Bu durumu kartopunun çığa dönüşmesine benzetebiliriz. Bastırdığımız her duygu yamaçtan aşağı yuvarlanan bir kartopuna benzer. Kartopu yamaçtan yuvarlanırken geçtiği yerlerdeki karı da kendine ekler ve büyük bir çığ olur.

Bastırdığımız duygular da ilk başta küçük görünseler de, bir zaman sonra olumlu olumsuz bütün duyguları kendisine katar ve insanı etkisi altına alır.
Bastırdığımız her duygunun günü gelince esiri oluruz.

Toplumsal Normlar ve Bastırılan Benlik

Bastırılan duyguların çoğu, toplumsal normlardan oluşur. Süperego, İd’in yaşamak istediği duyguları “elalem ne der” safsatasıyla baskılar. Ego aradaki dengeyi sağlayamaz ve yaşanması gereken duygular yaşanmadan bastırılır.

Yaşanmamış her duygu, duygusal çöküşümüze bir tuğla ekler.

Örnek verecek olursak; birbirinden yeni ayrılmış bir çifti ele alalım.
Kadın, yaşanması gerektiği gibi duygularını yaşar — acısını, üzüntüsünü, kederini...
Erkek ise arkadaşlarıyla eğlenceye çıkar, hiçbir şey olmamış gibi davranır ve yaşaması gereken duyguları baskılar.

Erkek hayatından çok memnun görünse de kadının hayatı pek de yolunda gitmemektedir.
Bir müddet sonra kadın toparlanmaya başlar. Yaşanması gereken duygular yaşanmış, acı çekilmiş ve geleceğe bakmanın zamanı gelmiştir.

Fakat aynı durum erkek için geçerli değildir.
Erkek, bir müddet sonra bastırdığı duyguların istilasına uğramıştır. Zevkle yaptığı şeylerden zevk almamaya başlamıştır. Olumsuz duygu ve düşünceler dört bir yanını sarmıştır ve kendini zifiri karanlık bir kuyuda kimsesiz hisseder.
Bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatması çok daha güç olmuştur.

Gerçek Güç: Duygularını Yaşayabilmek

Örnekte de görüldüğü gibi yaşanması gereken her duygu o an yaşanmalı.
Acı çekmek gerekiyorsa çekilmeli, mutlu olmak lazımsa olunmalı, ağlamak gerekiyorsa ağlanmalı, kahkaha atmak gerekiyorsa atılmalı.

Birileri tarafından takdir edilmek için, sosyal açıdan kabul edilebilmek uğruna duygusal çöküşünüze zemin hazırlamayın.

Unutmayın:
Her zaman güçlü olmak zorunda değiliz.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Musa Bali
(29.10.2025 10:15 - #205)
Bu yazı insanın iç dünyasına tutulmuş bir ayna gibi olmuş Güçlü olmanın aslında ne kadar yıpratıcı bir illüzyon olduğunu, bastırdığımız her duygunun bir gün bizi nasıl ele geçirdiğini sade ama derin bir dille anlatmışsın Her satırında “insan olmak” var — acısıyla, kırılganlığıyla, kabullenişiyle Gerçek güç maskelerin ardında değil, duygularını korkmadan yaşayabilmekte Çok iyi bir farkındalık yazısı olmuş, okuyan herkes kendinden bir parça bulur Musa Bali
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Musa Bali
(29.10.2025 10:15 - #206)
Bu yazı insanın iç dünyasına tutulmuş bir ayna gibi olmuş Güçlü olmanın aslında ne kadar yıpratıcı bir illüzyon olduğunu, bastırdığımız her duygunun bir gün bizi nasıl ele geçirdiğini sade ama derin bir dille anlatmışsın Her satırında “insan olmak” var — acısıyla, kırılganlığıyla, kabullenişiyle Gerçek güç maskelerin ardında değil, duygularını korkmadan yaşayabilmekte Çok iyi bir farkındalık yazısı olmuş, okuyan herkes kendinden bir parça bulur Musa Bali
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.