Mutluluk...
Hepimizin peşinde koştuğu o sihirli kelime.
Kimi zaman bir başarıda arıyoruz onu, kimi zaman bir ilişkide, bazen de gelecek hayallerimizde.
Sanki biraz daha çalışırsak, biraz daha sevilirsek, biraz daha çabalarsak sonunda bizi bekliyormuş gibi.
Oysa mutluluk, aslında hep orada. Sessizce içimizde duruyor, sadece fark edilmeyi bekliyor.
Farkındalık
Mutluluk, dışarıdan gelen bir ödül değil; içimizde doğan bir farkındalıktır.
Yağmurdan sonra gelen toprak kokusunda, sabah pencereden süzülen güneş ışığında, bir dostun “iyiyim” deyişinde gizlidir.
Ne kadar sıradan görünürse görünsün, kalbinde minnet hissedebildiğin her küçük detay, mutluluğun kendisidir.
Yetinmeyi Bilmek
Ama biz insanlar genellikle uzağa bakarız.
Daha iyisini, daha fazlasını isteriz.
“Şu da olursa mutlu olurum” der, bugünü kaçırırız.
Oysa belki de mutluluk, tam da “yeterince iyi” diyebildiğimiz o sade anlarda saklıdır.
Evet, hayat bazen yorar, eksiltir, hatta ağlatır.
Ama her şey karanlık olsa bile içimizde hep bir ışık kalır.
Belki titrek, belki sönük ama oradadır.
O ışığı görebilmek, işte gerçek mutluluktur.
Çünkü mutluluk, her şey mükemmelken değil; her şey dağılmışken bile “şükür” diyebilmektir.
Acının içinden geçerken bile hayata sarılabilmektir.
Küçük Şeylerle Mutlu Ol!
Mutluluk büyük olaylarda değil, küçük farkındalıklarda yaşar aslında.
Bir çocuğun gülüşünde, bir fincan kahvenin kokusunda, sevdiğin bir şarkının ilk notasında,
ya da akşam gökyüzüne bakarken “iyi ki buradayım” diyebildiğin o anda.
İşte o anda kalbin sessizce gülümser.
Mutluluk, hayatın bize sunduğu küçük mucizeleri görebilme cesaretidir.
Her gün şükredecek bir neden aradığında, bulduğun şey aslında mutluluğun kendisidir.
Çünkü teşekkür edebilen bir kalp, zaten doludur; huzurludur.
Sakinlik
Ve unutma…
Mutluluk gürültüde değil, kalbin sessizliğinde yaşar.
Dışarıdan gelen alkışlar, onaylar, beğeniler gelip geçer.
Ama insan kendi içinde barışı bulduğunda, o sessiz gülümseme hiç kaybolmaz.