Senin de çok bunaldığın, başını yastıktan kaldıramadığın, önünü göremediğin günler oluyor mu? Bundan kurtulmak isterken, kara bulutlar seni buluyor ve bir kısır döngünün içine düşüyorsun. Her şey birden boş geliyor. Yaşam, okul, iş, aile, eş… Belki de yaşamak için bir neden bulamıyorsun ve yeniden yatağa dönüyorsun. Bir günün daha sessizce heba oluyor.
Peki ya bir neden aramasan?
Bazen “Bunu neden yaptım?”, “Bu gerekli miydi ki?”, “Çok gereksizim.” diye düşünürsün. Yaptıkların için sürekli bir amaç ararsın ama çoğu zaman bulamazsın. Bu, insanın içini kemiren bir duyguya dönüşür. Çünkü insan zihni, sürekli bir yaşam nedeni arar.
Ama unutmamalı: Her şeyin, her zaman bir nedeni olması gerekmez. Bazı şeyler öylesine yapılır. Amaçsız, nedensiz. Mesela dağlara karşı haykırmak, yazılar yazmak ya da herkese “merhaba” demek. Bunu yaparken aslında haz alırsın. Çünkü günlük rutinlerini bir kenara bırakıp, olduğun gibi davranmaya başlarsın. Bu da sana hafiflik ve huzur getirir.
Millet ne derse desin
O halde neden çoğaltmıyorsun amaçsız eylemlerini? “Millet ne der” korkusu mu engelliyor seni? Yoksa cesaret eksikliği mi? Kendini kısıtladıkça özgürlüğünden ödün veriyorsun. Oysa küçük ve amaçsız görünen şeyler bile ruhuna ilaç olabilir.
Kendini olduğun gibi kabul et
Mükemmel olmak zorunda değilsin. Toplumun kalıplarına göre yaşamak, insanı mutsuz eder. Oysa senin tek yapman gereken, kendin olmak. Kendini olduğun gibi kabul ettiğinde rahatlamaya başlarsın. Beynin, bedenin, kasların gevşer. Çünkü artık gereksiz bir yük taşımıyorsundur.
Bırak zihnin faydalı şeylerle uğraşsın; yeni fikirler, üretkenlik, umut… O güzel organını pozitif işler için kullan. Hayatını şekillendirecek o güce zaten sahipsin.