Dünya genelinde her yıl üretilen gıdanın üçte biri israf edilirken, aynı anda milyonlarca insan yetersiz beslenme ile mücadele ediyor. Bu çelişki, beslenmenin yalnızca kişisel bir tercih değil, etik bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyor.
Bir diyetisyen olarak bizlerin görevi yalnızca “ne yesek kilo vermeyiz” sorusuna yanıt bulmak değil; aynı zamanda “nasıl beslenirsek hem bedenimizi hem gezegenimizi koruruz?” sorusuna rehberlik etmektir.
Sürdürülebilir beslenme, doğaya saygılı üretimi desteklemek, yerel ürünleri tercih etmek, mevsiminde tüketmek ve atığı azaltmakla başlar.
Bu yaklaşım; kalp-damar sağlığından obeziteye, ruh halinden toplumsal dayanışmaya kadar geniş bir yelpazede hem bireysel hem toplumsal iyilik halini güçlendirir.
Unutmayalım, farkındalık mutfakta başlar.
Bir tabak yemek, sadece besin değil; bir seçim, bir duruş ve bir gelecektir.
