Hayat hiçbir zaman dümdüz ilerlemiyor. Her şey yolundayken bir anda beklenmedik bir olayla sarsılıyoruz. Bazen bir kayıp, bazen bir hayal kırıklığı, bazen de sadece içimizde tarif edemediğimiz bir boşluk… İşte o anlarda kimimiz hemen dağılırken kimimiz bir şekilde toparlanmayı başarıyor. Psikolojide bu toparlanabilme gücüne “psikolojik sağlamlılık” deniyor.
Psikolojik sağlamlılık, güçlü olmakla aynı şey değil aslında. Güçlü olmak bazen duyguları bastırmak, “ben iyiyim” diyebilmek gibi algılanıyor. Oysa psikolojik olarak sağlam biri, duygularını bastırmak yerine onlarla yüzleşebilen kişidir. Ağladığında da, korktuğunda da, hata yaptığında da kendine anlayış gösterebilen… Çünkü dayanıklılık, her şeyi kontrol etmek değil; kontrol edemediklerini de kabul edebilme cesaretidir.
Hepimiz hayatın bir döneminde kırılıyoruz. Ama kırıldığımız yer, bazen en çok güçlendiğimiz yer oluyor. Başta yıkıcı gelen olaylar, zamanla bize dayanmayı, kendimizi tanımayı, hatta yeniden başlamayı öğretebiliyor. Bunu fark etmek için biraz yavaşlamak, kendimize kulak vermek gerekiyor. Çünkü aceleyle bastırdığımız her duygu, bir gün başka bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Psikolojik sağlamlık, doğuştan gelen bir özellik değil; zamanla gelişen bir beceri. Bunu fark ettiğimde birçok şeye daha farklı bakmaya başladım. Artık “neden ben?” demek yerine “bu durum bana ne öğretiyor?” diye soruyorum kendime. Çünkü her zorluk, aslında bize bir şey anlatmak istiyor. Bazen sabrı, bazen sınır çizmeyi, bazen de sadece vazgeçmeyi…
Bu süreçte insan ilişkilerinin de ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Dayanıklılığımız sadece kendimizle ilgili değil, çevremizle de şekilleniyor. Yanımızda bizi gerçekten anlayan biri olduğunda, yük hafifliyor. Bir dostun bir cümlesi bile bazen terapi gibi gelebiliyor. Çünkü dayanıklılık, sadece bireysel bir güç değil; ilişkilerden de beslenen bir süreç.
Tabii ki her zaman güçlü kalmak mümkün değil. Zaman zaman düşmek, kırılmak, yorulmak çok normal. Hatta bazen en büyük güç, “bugün iyi hissetmiyorum” diyebilmekte saklı. Çünkü bu da bir farkındalık. Gerçek dayanıklılık, kendini kandırmadan, olanı olduğu gibi kabul edebilmekten geçiyor.
Son zamanlarda fark ettiğim bir şey var: Hayatta her şeyi planlayamıyoruz, ama kendimizi tanımaya çalıştıkça yaşananların anlamı değişiyor. Psikolojik sağlamlık da tam burada devreye giriyor. Hayatın bizi savurduğu anlarda bile, içimizde bir yerde hâlâ umut varsa, hâlâ ayağa kalkma isteği varsa, o güç bizde demektir.
Bence psikolojik sağlamlılık, “hiç düşmemek” değil, “her defasında yeniden kalkabilmek.” Belki yara alıyoruz ama her defasında biraz daha olgunlaşıyoruz. Belki yavaş ilerliyoruz ama kendi yolumuzda kalıyoruz. Ve bir gün dönüp baktığımızda, bizi yoran her şeyin aslında bizi büyüttüğünü fark ediyoruz.