Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Psk.Beyza Turgut
Köşe Yazarı
Psk.Beyza Turgut
 

Mutluluk Bir Hedef mi, Yan Ürün mü?

Hepimizin kulağında yankılanan, sürekli duyduğumuz o cümle: “Hayattaki en büyük hedefim mutlu olmak.” Güzel bir dilek gibi dursa da, aslında kulağa biraz tuhaf gelmiyor mu? Çünkü mutluluk, çoğu zaman bir hedefe koşarken değil, yolun kendisinde karşımıza çıkan sürprizler gibidir. Düşünün; karnınız açken önünüze gelen sıcacık bir yemek… Çocukken bisiklet sürerken rüzgârın yüzünüze çarpışı… Ya da uzun bir günün sonunda sizi karşılayan samimi bir gülümseme… Bunların hiçbiri “planladığınız” bir hedef değildir. Ama yaşandığında içinizi ısıtır, huzur verir. Mutluluğu “varılacak bir durak” gibi gördüğümüzde, aslında kendi hayat yolculuğumuzu zorlaştırıyoruz. Çünkü hedefe vardığımızı sandığımızda bile, zihnimiz yeni bir hedef koyuyor: Daha iyi bir iş, daha güzel bir ev, daha çok takdir… Ve biz fark etmeden mutluluk hep öteleniyor. Belki de mutluluk, bir yan ürün olmalı. Yaptığınız işin anlamında, kurduğunuz ilişkilerin samimiyetinde, kendinize dürüst olabildiğiniz anlarda ortaya çıkan bir yan ürün. Yani bir sonuç, bir ödül… Ama hiçbir zaman başlı başına bir “görev” değil. Şunu sormak lazım: Eğer mutluluk bir hedef değilse, biz neyin peşinden koşmalıyız? Cevap belki de çok daha basit: Anlamın. Çünkü anlamı olan bir hayatın içinde mutluluk, davetsiz misafir gibi zaten gelir. Kısacası, mutluluk peşinden koşulacak bir hedef değil; hayatı dolu dolu yaşarken kendini hissettiren bir yan üründür. Belki de onu yakalamanın sırrı, sürekli “mutlu muyum?” diye sormak yerine, “yaşadığım şey bana anlam katıyor mu?” diye bakmaktır.  
Ekleme Tarihi: 22 Ağustos 2025 -Cuma

Mutluluk Bir Hedef mi, Yan Ürün mü?

Hepimizin kulağında yankılanan, sürekli duyduğumuz o cümle: “Hayattaki en büyük hedefim mutlu olmak.” Güzel bir dilek gibi dursa da, aslında kulağa biraz tuhaf gelmiyor mu? Çünkü mutluluk, çoğu zaman bir hedefe koşarken değil, yolun kendisinde karşımıza çıkan sürprizler gibidir.

Düşünün; karnınız açken önünüze gelen sıcacık bir yemek… Çocukken bisiklet sürerken rüzgârın yüzünüze çarpışı… Ya da uzun bir günün sonunda sizi karşılayan samimi bir gülümseme… Bunların hiçbiri “planladığınız” bir hedef değildir. Ama yaşandığında içinizi ısıtır, huzur verir.

Mutluluğu “varılacak bir durak” gibi gördüğümüzde, aslında kendi hayat yolculuğumuzu zorlaştırıyoruz. Çünkü hedefe vardığımızı sandığımızda bile, zihnimiz yeni bir hedef koyuyor: Daha iyi bir iş, daha güzel bir ev, daha çok takdir… Ve biz fark etmeden mutluluk hep öteleniyor.

Belki de mutluluk, bir yan ürün olmalı. Yaptığınız işin anlamında, kurduğunuz ilişkilerin samimiyetinde, kendinize dürüst olabildiğiniz anlarda ortaya çıkan bir yan ürün. Yani bir sonuç, bir ödül… Ama hiçbir zaman başlı başına bir “görev” değil.

Şunu sormak lazım: Eğer mutluluk bir hedef değilse, biz neyin peşinden koşmalıyız? Cevap belki de çok daha basit: Anlamın. Çünkü anlamı olan bir hayatın içinde mutluluk, davetsiz misafir gibi zaten gelir.

Kısacası, mutluluk peşinden koşulacak bir hedef değil; hayatı dolu dolu yaşarken kendini hissettiren bir yan üründür. Belki de onu yakalamanın sırrı, sürekli “mutlu muyum?” diye sormak yerine, “yaşadığım şey bana anlam katıyor mu?” diye bakmaktır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.