İnsan, hayatı boyunca birçok kişiyle yol kesiştirir; ancak gerçek dostluk, herkesle kurulabilen bir bağ değildir.
Dostluk, güven, sadakat ve karşılıklı anlayış üzerine inşa edilir. Ne var ki bazen en çok güvendiğimiz insan, kalbimizi en derinden yaralayabilir.
İşte o an, dostluğun ne kadar kırılgan bir bağ olduğunu fark ederiz.
Bir arkadaşın ihaneti, yalnızca bir güven kaybı değildir; aynı zamanda insanın kendi seçimlerine ve yargılarına duyduğu inancı da sarsar.
“Nasıl oldu da fark etmedim?” sorusu, zihnin içinde yankılanır durur.
Kimi zaman bu ihanet sessiz bir uzaklaşma, kimi zaman da açık bir kırgınlıkla kendini gösterir.
Her durumda, insanın içini acıtan şey ihanetten çok, paylaşılan samimiyetin yalan çıkmasıdır.
Yine de her hayal kırıklığı, insanın kendini yeniden tanımasına yardımcı olur.
Çünkü ihanet, dostluğun değil; insanın saflığının sınavıdır.
Gerçek dostluğu tanımak için bazen ihaneti de tatmak gerekir.
Bu deneyim, bize kimlerin kalbimizde kalmayı hak ettiğini öğretir.
Sonuçta, dostluk bir güven köprüsüdür.
O köprü bir kez yıkıldığında yeniden kurulması zordur ama imkânsız değildir.
Yeter ki kişi, yaşadığı hayal kırıklığından güç alıp, gerçek dostluğu yeniden inşa edecek cesareti bulsun.
