Mutluluğu çoğu zaman uzaklarda arıyoruz. Oysa hayatın küçük anlarında, fark ettiğimizde kalbimizi ısıtan bir hâlde yanı başımızda duruyor.
Mutluluğu çoğu zaman uzakta arıyoruz.
“Doğru insanı bulursam mutlu olacağım.”
“Her şey yolunda giderse mutlu olacağım.”
“Terfi alırsam çok mutlu olacağım.”
Oysa gerçek mutluluk, büyük bir olayda ya da ulaşmamız gereken bir hedefte gizli değil. Günlük hayatımızın içinde saklı; fark ettiğimizde bizi gerçekten besleyen, içimizi ısıtan bir hâl.
Sabah kahvenden aldığın ilk yudum, yürüyüş esnasında yüzüne vuran serin rüzgâr, sokakta gördüğün bir çiçek ya da tatlı bir bebek… Hayatın sana sunduğu bu küçük anlar, belki de en kıymetli mutluluk kaynakların. Önemli olan, onları fark etmek ve seçebilmek.
Bir danışanım uzun süre mutluluğu hep büyük anlarda bulacağını sanıyordu. İstediği şeylere ulaştığında kısa bir heyecan yaşasa da sonrasında yeniden o boşluk hissine kapılıyordu. Zamanla fark etti ki, gerçek mutluluk çok daha basit şeylerdeydi: Sabah kalktığında aldığı derin bir nefeste, kısa yürüyüşlerde saçlarına vuran rüzgârda, güneşin tenine değdiği o anda… Mutluluk, bu sıradan görünen ama aslında değerli anların içindeydi.
Acıyla kıyaslayacak olursak: Acı hep yanımızdadır, bastırmaya çalıştıkça daha da büyür. Mutluluk ise zaten yanımızdadır; onu fark etmek, seçmek ve hayatımıza davet etmek bizim elimizdedir.
Aradığın mutluluk çok uzakta değil. Her gün yaptığın küçük seçimlerde, fark ettiğin o anlarda ve değerlerine uygun yaşadığın her adımda onunla karşılaşabilirsin.