Yasa mı Üstün, Vicdan mı?
Toplumlar, düzeni korumak ve ortak yaşamı sürdürülebilir kılmak için yasalara ihtiyaç duyar. Ancak her yasa, insanlığın en temel rehberi olan vicdan ile örtüşmek zorunda değildir. Bu noktada akla şu soru gelir: Vicdan mı üstündür, yasa mı?
Tarih boyunca pek çok “meşru” yasa aslında en büyük adaletsizliklere kılıf olmuştur. Köleliği yasallaştıran düzenlerden, kadınları toplumsal hayattan dışlayan kurallara kadar birçok örnek, kâğıt üzerindeki meşruiyetin vicdanın terazisinde hafif kaldığını gösterir.
Bugünün Dünyasında Çelişki
Orta Doğu’da yaşananlar, bu çelişkinin günümüzdeki en somut yansımasıdır. İsrail’in Filistin topraklarında sürdürdüğü saldırılar uluslararası hukukun arkasına sığınılarak meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Ancak vicdan, çocukların gözyaşlarını, bombaların gölgesinde hayata tutunmaya çalışan sivillerin çığlığını görmezden gelemez.
Bir devletin güvenlik gerekçesiyle işlediği eylemler, uluslararası yasalarca korunuyor olabilir; fakat insanlığın ortak vicdanında çoktan mahkûm edilmiştir.
Vicdanın Sessiz Mahkemesi
Vicdan, kimseye hesap vermez; siyasi çıkar gözetmez, oy kaygısı taşımaz. Vicdan, “insan olma” halinin en yalın ölçüsüdür.
Yasalar sessiz kalabilir, mahkemeler susabilir; ama vicdan, en ağır sessizliklerin içinde bile haykırır. Yasalar insan eliyle yapılır, değiştirilebilir ya da yozlaştırılabilir. Oysa vicdan, insanlığın ortak hafızasına yazılıdır.
Son Söz
Yasaların adaleti ıskaladığı anlarda toplumları ayakta tutan şey, vicdandır. Bugün barışı, adaleti ve insan onurunu savunmak isteyen herkesin yapması gereken ilk şey, kendi vicdanına kulak vermektir. Çünkü vicdanın olmadığı yerde yasa, sadece bir kağıt parçasıdır.