Gözünüzün önüne sınıfın bir köşesinde durmadan kımıldayan, sırasına vurmaktan kendini alamayan, öğretmenin sorularını yarım dinleyip hemen atlayan bir çocuk getirin. Birçoğumuzun zihninde bu görüntü tanıdık gelir. Hatta belki de o çocuk bizdik. Ama bu manzaranın ardında ne olduğunu gerçekten merak eden kaç kişi olmuştur?
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk çağında sıkça karşılaşılan ve çoğu zaman yanlış anlaşılan bir nörogelişimsel durumdur. Çoğu kişinin sandığı gibi yalnızca “çok hareketli olmak” ya da “dalgınlık” değildir. Bu tanının ardında anlaşılmayı bekleyen, bazen yorulmuş bazen de kendini eksik hisseden küçük kalpler vardır.
Farklı Yüzleri Olan Bir Deneyim
DEHB; dikkat süresinde kısalık, dürtü kontrolünde zorluk ve aşırı hareketlilikle kendini gösterir. Ancak bu belirtilerin her çocukta aynı şekilde ortaya çıkmadığını unutmamak gerekir. Kimi çocuk derse odaklanamaz ama aşırı hareketli değildir. Kimi çok hareketlidir fakat dikkati toparlama süresi normaldir. Yani DEHB, kişiye özgü bir deneyimdir.
“Neden”den Çok “Nasıl” Önemli
Peki bir çocuk neden DEHB’li olur? Genetik etkenler, beynin dikkat ve kontrol merkezlerindeki farklılıklar ve çevresel faktörler bunda rol oynayabilir. Ama asıl mesele “neden” değil; bu çocukların bu durumla nasıl yaşadığı ve biz yetişkinlerin onlara nasıl eşlik ettiğidir.
Ne yazık ki DEHB’li çocuklar küçük yaşlardan itibaren etiketlenir: “Yaramaz”, “tembel”, “sorumsuz”… Oysa onlar da sevgiye, kabul edilmeye ve anlaşılmaya ihtiyaç duyar. Sürekli eleştirilen bir çocuk, zamanla gerçekten “yetersiz” olduğuna inanır. Bu da hem okul başarısını hem arkadaş ilişkilerini hem de özgüvenini zedeler.
Ailelere ve Öğretmenlere Düşen Görev
İşte bu noktada en büyük sorumluluk biz yetişkinlere düşüyor. Onların farklı düşündüklerini, farklı öğrendiklerini ve farklı ifade ettiklerini kabul etmek zorundayız. Uyumu onlardan beklemek yerine biz onlara uyum sağlamalıyız. Net ve anlaşılır yönergeler, pozitif pekiştirme, sabırlı yaklaşım bu yolculuğun temel taşlarıdır.
Elbette profesyonel destek de çok değerlidir. Psikolojik danışmanlık ve gerektiğinde ilaç tedavisi, çocuğun yaşam kalitesini artırabilir. Ama hiçbir tedavi, çevresinden gelen sabır, sevgi ve anlayışın yerini tutmaz.
Yaramazlık mı, Yoksa Bir Çağrı mı?
Unutmayalım: DEHB bir engel değil, farklı bir yoldur. Bu yolda yürüyen çocuklar, doğru eşlikçilerle karşılaştıklarında parlayabilirler. Enerjileriyle, hayal güçleriyle ve dünyayı farklı algılama biçimleriyle bize çok şey öğretebilirler.
Belki de artık “yaramazlık” dediğimiz hareketliliğin aslında bir yardım çağrısı olabileceğini fark etmenin zamanı gelmiştir.