Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Psk.Dan Sudegül Aytaş
Köşe Yazarı
Psk.Dan Sudegül Aytaş
 

Tükenmişlik Normalleşiyor mu?

Sabah alarmı çalıyor. Uyandığınızda dinlenmiş değil, sadece uyanmış hissediyorsunuz. Kahvenizi içerken zihniniz, daha güne başlamadan “yetişmesi gerekenler” listesine dalıyor. Öğlen biraz başınız ağrıyor ama geçer diyorsunuz. Akşam olduğunda yorgunluktan nefes alacak hâliniz kalmıyor ama sosyal medyada mutlu ve üretken görünmeye devam ediyorsunuz. Çünkü herkes öyle, değil mi? Aslında hayır. Herkes bu kadar yorgun değil; herkes bu kadar tükenmiş değil. Ama herkes bu kadar tükenmiş gibi davranıyor olabilir. Çünkü tükenmişlik, fark edilmeden ‘yeni normal’ hâline gelmiş durumda. Son yıllarda karşılaştığım en yaygın duygulardan biri: bitkinlik. Sadece fiziksel yorgunluk değil bu; zihinsel bir bulanıklık, duygusal bir donukluk, hiçbir şeye tam olarak odaklanamama hâli… Ve ironik olan şu ki, çoğu insan bu durumun adını bile koymadan yaşamaya devam ediyor. Çünkü bu hâl, artık sıradanlaştı. “Zaten herkes yorgun”, “bir tek ben böyle değilim ya”, “düzen böyle” gibi cümlelerle, aslında alarm çalan bedenimizi ve zihnimizi susturuyoruz. Peki neden böyle oldu? Modern yaşamın görünmez baskılarında saklı. Hep bir adım önde olmalıyız, hep üretken, hep meşgul… Tatildeyken bile bir şeyler başarmalıyız. “Dinlenmek” kelimesi bile bazı insanlar için suçluluk duygusu yaratıyor. Bir gün hiçbir şey yapmadan oturduysanız, o gün “boşa geçmiş” sayılıyor. Oysa insan, durmadan koşan bir makine değildir. Her canlı gibi, bizim de durmaya, soluklanmaya ve boşluğa ihtiyacımız var. Sosyal medyada sürekli başarı hikâyeleri, “gelişim”, “verimlilik” etiketleri altında sunulan yaşamlar, kişisel sınırlarımızı ihlal eder hâle geldi. Kendimize yetmeyi değil, sürekli daha fazlasını yapmayı hedeflememiz gerektiği fısıldanıyor kulağımıza. Bu da zamanla duygularımızı bastırmamıza, neye ne kadar dayanabileceğimizi unutmamıza yol açıyor. Tükenmişliğin ilk adımı da burada başlıyor: Kendimizi ihmal ettiğimiz yerde. Bedenin verdiği sinyaller hepimiz için farklıdır: uykusuzluk, baş ağrısı, huzursuzluk, dikkat dağınıklığı, iştahsızlık ya da tam tersi aşırı yeme... Fakat tüm bu belirtiler aynı temele dayanır: Kapasitenin zorlanması. Bu yüzden tükenmişliği “normal” görmek değil, onunla yüzleşmek gerekir. Her birey, tükenmişliği ciddiye almalı çünkü sürdürülebilir bir yaşam, yalnızca başarıyla değil, iyilik hâliyle de ölçülür. Bazen hiçbir şey yapmamak, bir şeyler yapmaktan çok daha güçlü bir eylemdir. Dinlenmek, keyif almak, sadece var olmak… Bunlar da hayatın üretken parçalarıdır. Tükenmişliğin içinden geçiyorsan, bunun adı zayıflık değil, farkındalık olabilir. Çünkü en büyük güç, bazen “dur” diyebilmektir. Ve unutma, bu dünyada sadece çalışmaya değil, yaşama da hakkın var. Öğr.Aday.Psk.Dan. Sude  Aytaş
Ekleme Tarihi: 05 Ekim 2025 -Pazar

Tükenmişlik Normalleşiyor mu?

Sabah alarmı çalıyor. Uyandığınızda dinlenmiş değil, sadece uyanmış hissediyorsunuz. Kahvenizi içerken zihniniz, daha güne başlamadan “yetişmesi gerekenler” listesine dalıyor. Öğlen biraz başınız ağrıyor ama geçer diyorsunuz. Akşam olduğunda yorgunluktan nefes alacak hâliniz kalmıyor ama sosyal medyada mutlu ve üretken görünmeye devam ediyorsunuz. Çünkü herkes öyle, değil mi?

Aslında hayır. Herkes bu kadar yorgun değil; herkes bu kadar tükenmiş değil. Ama herkes bu kadar tükenmiş gibi davranıyor olabilir. Çünkü tükenmişlik, fark edilmeden ‘yeni normal’ hâline gelmiş durumda.

Son yıllarda karşılaştığım en yaygın duygulardan biri: bitkinlik. Sadece fiziksel yorgunluk değil bu; zihinsel bir bulanıklık, duygusal bir donukluk, hiçbir şeye tam olarak odaklanamama hâli… Ve ironik olan şu ki, çoğu insan bu durumun adını bile koymadan yaşamaya devam ediyor. Çünkü bu hâl, artık sıradanlaştı. “Zaten herkes yorgun”, “bir tek ben böyle değilim ya”, “düzen böyle” gibi cümlelerle, aslında alarm çalan bedenimizi ve zihnimizi susturuyoruz.

Peki neden böyle oldu?

Modern yaşamın görünmez baskılarında saklı. Hep bir adım önde olmalıyız, hep üretken, hep meşgul… Tatildeyken bile bir şeyler başarmalıyız. “Dinlenmek” kelimesi bile bazı insanlar için suçluluk duygusu yaratıyor. Bir gün hiçbir şey yapmadan oturduysanız, o gün “boşa geçmiş” sayılıyor. Oysa insan, durmadan koşan bir makine değildir. Her canlı gibi, bizim de durmaya, soluklanmaya ve boşluğa ihtiyacımız var.

Sosyal medyada sürekli başarı hikâyeleri, “gelişim”, “verimlilik” etiketleri altında sunulan yaşamlar, kişisel sınırlarımızı ihlal eder hâle geldi. Kendimize yetmeyi değil, sürekli daha fazlasını yapmayı hedeflememiz gerektiği fısıldanıyor kulağımıza. Bu da zamanla duygularımızı bastırmamıza, neye ne kadar dayanabileceğimizi unutmamıza yol açıyor.

Tükenmişliğin ilk adımı da burada başlıyor: Kendimizi ihmal ettiğimiz yerde.

Bedenin verdiği sinyaller hepimiz için farklıdır: uykusuzluk, baş ağrısı, huzursuzluk, dikkat dağınıklığı, iştahsızlık ya da tam tersi aşırı yeme... Fakat tüm bu belirtiler aynı temele dayanır: Kapasitenin zorlanması.

Bu yüzden tükenmişliği “normal” görmek değil, onunla yüzleşmek gerekir.

Her birey, tükenmişliği ciddiye almalı çünkü sürdürülebilir bir yaşam, yalnızca başarıyla değil, iyilik hâliyle de ölçülür. Bazen hiçbir şey yapmamak, bir şeyler yapmaktan çok daha güçlü bir eylemdir. Dinlenmek, keyif almak, sadece var olmak… Bunlar da hayatın üretken parçalarıdır.

Tükenmişliğin içinden geçiyorsan, bunun adı zayıflık değil, farkındalık olabilir. Çünkü en büyük güç, bazen “dur” diyebilmektir. Ve unutma, bu dünyada sadece çalışmaya değil, yaşama da hakkın var.

Öğr.Aday.Psk.Dan. Sude  Aytaş
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
ÖZLEM AYTAŞ
(06.10.2025 09:52 - #183)
Kendimden birşeyler bulduğum bir yazı olmuş. Başarılar
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
ÖZLEM AYTAŞ
(06.10.2025 09:52 - #184)
Kendimden birşeyler bulduğum bir yazı olmuş. Başarılar
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ozgunbakis.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.